1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. Godot: Artık Gelmelisin
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Godot: Artık Gelmelisin

A+A-

Beckett'in oyununda iki kafadar hep Godot'nun gelmesini bekler. Godot kimdir, ne için beklenmektedir ve geldiğinde ne yapacaktır bilmek, tahmin etmek mümkün değildir. Kahramanların Godot ile ilişkisine dairde hiçbir ipucu verilmez. Ama gelmesi sanki büyük değişikliklerin önünü açacakmış gibi bir hava yaratılır. Oyunun sonuna geldiğimizde Godot gelmemiştir ve gelmesinin de zaten hiç ihtimal dahilinde olmadığı fark edilir. Gelmesi boş bir kuruntudur. İki kafadarın amaçsız, hedefsiz aylaklığına sadece bir çeşni katmaktadır. Somut olarak yaptıkları hiçbir şey yoktur. İradesiz biçimde olaylara maruz kalırlar  ve bu arada  Godot'nun geleceğini ağızlarına sakız yaparlar. Ancak beklenen beklendiğiyle kalmış ve gelecek olan gelmemiştir. 

Türkiye yarın yapacağı seçime Godot'u bekler bir havada gitmiyor. Godot'nun geleceğine dair beklenti iki kafadarda olduğu gibi toplumu pesimizme sürüklemiyor. Toplumun çoğunluğunu oluşturduğunu düşündüğümüz bölükleri büyük bir değişim beklentisi ve kararlılığı ile sandık başına gidiyor. Onlar Godot'nun gelmesini bir mucizeye endekslemiş değiller. Bıçağın kemiğe dayandığını, var olanın sürdürülemez hale geldiğini bizzat deneyimleyerek artık buna bir son vermek gerektiğine ikna olarak sandık başına gidiyor.  Oyunda gelmeyen Godot'nun seçim gecesi çıkıp gelmesi bir mucize olmayacak. Her türlü sorunumuzun bir tılsımlı elin değmesiyle çözüleceği anlamını da taşımayacak. 

Godot'u getirmek hala toplum olma potansiyeline sahip olduğumuza delalet edecek. Bir tiranlıktan, despotluktan ve istibdattan çıkabileceğimize ve toplumun çoğunluğunun bu zillet halini yaşamaya tahammülünün olmadığını gösterecek. Çünkü bu saydığımız rejim biçimlerinin tamamı ahalisini kritik kararlar verme kapasitesinden yoksun görür.  Onların vereceği kararlar sadece hayatını sürdürmeye, türünü devam ettirmeye ve kendini savunmaya dönüktür. Ebedi olarak bu varoluş halinde yaşamayı sürdürecekleri vazedilir. Kendi güçsüzlüklerini, yetersizliklerini, acziyetlerini bir Führere, Düçeye veya Reise kesin bir itaat ile devrettiklerinde ayakta kalabilecekleri söylenilir. Düşünmeleri, seçim yapmaları bir tercihte bulunmaları için gerekli tüm araçlardan yoksun kılınmışlardır. İnsanlık durumundan yoksun sayılmak anlamına gelen bu hali bir takım kutsallar adına kabullenmeleri istenir onlardan. 

İktidar sözcülerinin açıklamalarına baktığınızda şu yukarıda özetlediğimiz tablonun kendi seçmenlerine adeta dayatıldığını görürsünüz. Fukaralaşan, açlık sınırında yaşayan insanlara bu duruma katlanmaları Reislerine sahip çıkmak adına ses çıkarmamaları istenir. Halk açlık ve yokluğa itilirken militarist çığırtkanlıklar ile histerik bir iklim yaratılır. İnsanlara güçsüzlüklerini devletin gücü ile ikame etmeleri istenir. Yukarıdaki bir avuç insan hiçbir fedakarlıkta bulunmazken miyoplaştırılmış seçmenden tüm bunlara katlanması talep edilir.  Bu özveri ve fedakarlıklar ile insaniyete ilişkin son kırıntılarda elden çıkartılır. İtilmek, sürüklenmek istediğimiz yer tam bir keşmekeş, cangıldır. Seçmen iradesinin özgürce biçimlenmemesi için korku jeneratörü sonuna kadar çalıştırılır. Seçmenin en primitif yanlarına seslenilerek iradesi maniple edilir. Seçmen medeni, ergin bir toplumun parçası değil içeriden ve dışarıdan saldırılara maruz kalan ve ancak kendilerinde yönetme hakkını görenlere verdiği destek sayesinde makbul sayılacak bir yığın muamelesi görür. Bugün karşı karşıya kaldığımız manzara özetle böyle. Kullandığımız ifadelerin abartılı olduğunu söyleyeceklere elden geldiğince en yumuşaklarını tercih ettiğimizi söyleyelim. Ya bu gayrı medeni gidişe son vereceğiz ya da daha beterine doğru dizginsiz ilerleyeceğiz. Zaten her gün bu konuda kulağımız çekiliyor, ihtar yiyoruz. İktidar bize seçimin yüzü suyu hürmetine tahammül ettiğini söylüyor. 

Bu durumdan çıktığımızda uzunca soluklanıp derin bir nefes alacağız. Felaketin kıyısından döndüğümüze şükredeceğiz. Daha kötüsünü bertaraf etmenin haklı gururunu yaşayacağız. Toplum olma melekesini kaybetmediğimizi, insanlık sıfatını taşımak için hala haklı sebeplerimiz olduğuna inanarak yeni bir yola koyulacağız. Brezilya seçimlerinde Lula taraftarları bunu cehennemin kapılarını kapatmaya benzetmişti. Evet tastamam öyle olacak. Cehennemin kapılarını kapatmış olmanın yarattığı ferahlama ile Araf'ın sarp yamaçlarında yola devam edeceğiz. Dante'nin Araf'ına inanacak olursak eğer bu yolda zorlu ve tehlikelerle dolu olacak. Üstelik yanımızda Vergilius gibi bir bilgede olmayacak. Ancak Cehennemin kapılarını sımsıkı kapatmanın öz güvenine sahip olacağız. Normal demokratik yollardan bunu başarmış olmanın haklı gururunu yaşayacağız. Dertlerimizin, sorunlarımızın çok olduğunun bilinciyle bunları halı altına süpürmeye yanaşmayacağız. Şimdiki iktidarın jeneratörü çalıştırarak toplumu korkutmasında olduğu gibi korkuya teslim olmayacağız. Korkularımızın gerçek olmadığını, hayali olduğunu, bugüne kadar hep birilerinin bundan fayda sağladığını ve yüzleştiğimiz taktirde ebedi olarak kurtulma şansımız olacağına inanacağız. Bizi tekrar korkunun esiri yapmalarına fırsat vermeyeceğiz. 

İki kafadar Godot'u bekliyordu, ancak gelmesi için kıllarını kıpırdatmıyordu. Kaprisli Godot belki de bu yüzden gelmedi. Ama biz gelmesi için çok bekledik, çok çabaladık ve artık hak ettik. Gelmeli artık...

Önceki ve Sonraki Yazılar