Gidiyoruz Haberimiz Yok
Son yıllarda hepimiz yazılı ve görsel medyadan yediklerimiz ve içtiklerimiz ile ilgili haberler okuyor ve duyuyoruz. Hatta bu konuda eğitimler, konferanslar veriyor, kitaplar yazıyoruz. Bunların hepsi ne diyor? Hastalıklarımızın yüzde 95-96 sı yanlış yiyip içmekten...
Doğru mu? Bence doğru. İnsanların, canlı kalabilmesi ve yaşam olaylarını gerçekleştirebilmesi için enerjiye ihtiyaçları var. Ama her canlı gibi insanında kendine özgü bir enerji biçimi ve miktarı mevcut. Aynen motorlu araçların yürüyebilmesi için özelliklerine göre yakıt çeşidi, miktarı ve nerede ve nereye kadar gittiğinde gereken yakıt miktarı gibi. Demek ki özelliğimize, nerede, kiminle ne iş yapacağınıza göre gerekli miktarda yiyecek ve içeceğe ihtiyacımız var. O halde ne yemeliyiz ne içmeliyiz ve bunları ne zaman ne miktarda tüketmeliyiz bilmemiz lazım. Peki, dünyadaki durum ne? Toplumlar aldıkları bilgi doğrultusunda bilinçlenmeye çalışıyor. Gerekeni de yapmaya yaptırmaya başladılar. Ülkemize gelince büyük bir kesim bazı gerçek nedenlerle bu yiyecek ve içecek sanayi ne mahkûm olmuş durumdalar. Bu konuda okuduğum ve kabul ettiğim Savaş Özbey'in yazısında da ortaya koyduğu çok ilgi çeken gerçekleri sizinle paylaşayım:
Küflü sucuklar tekrar satışta
Et ürünleri üreten bir firmada tanık olduğum vahim olay: İade edilen ambalajı bozuk, küflenmiş sucuklar tekrar işlemden geçirilip kılıflandıktan sonra yeni parti ürünlerle piyasaya sürülüyor. Üstelik bu ürünler birçok yerde satılıyor.
Gıda mühendisleri anlatıyor: Antibiyotikli reçeller
Reçel üretimi yapan bir firmada kazana bir su bardağı toz kimyasal karıştırılıyordu. Bir gün bu kimyasalı tedarikçiden ben teslim aldım. Hemen faturaya baktım ve eve gidince araştırdım. Bir çeşit antibiyotik. Patronla tartıştık. Zaten iki hafta sonra işten ayrıldım.
Susamın kireci fazla kaçtı
Tahin ve tahin helvası üretilen işyerinde tarım müdürlüğü tarafından alınan numunelerde ürünün kül miktarı yüksek çıktı. Bunu düşürmenin tek yolu, susamı sertleştirmek için kullanılan sönmüş kirecin Ca (OH)2 uzaklaştırılması. Kabul ettiremedim.
Yemeklere çamaşır suyu
İhale usulü hazır yemek hizmeti veren firmalarda o gün çıkan her yemekten numune alınıyor. Bunu bilen bazı firmalar numune kaplarına kokusuz çamaşır suyu damlatarak tüm mikropları öldürüyor. Çünkü mikrobiyolojik analiz yapılırken kimyasal analiz yapılmıyor. Birkaç kez neticenin ne çıkacağını merak ederek çamaşır suyu damlattırmadım. Her seferinde salmonella bakterisi çıktı.
Zehirli dondurmalar
Çocuk işçilerin çalıştırıldığı bir dondurma fabrikasında şekil veren makineden çıkan hatalı dondurmaları bir varilde biriktirip sonra yeniden üretime katıyorlardı. Bu sebeple çocuk zehirlenmeleri meydana geldi. Tarım’a şikâyetler gitti fakat bir şekilde durumun üstü kapatıldı.
Kurtlu cevizler toz oldu
Kuruyemiş firmasında, soğuk hava deposu yeterli olmadığından kuruyemişte kurtlanmaların önüne geçemedik. Depo, kurtlanmış ceviz içi ve kelebek kozalarıyla dolu bademle doldu. Kurtlu cevizler, ceviz tozu; kelebek kozalarıyla dolu badem, kayısı çekirdeğiyle yarı yarıya karıştırılarak badem toz haline getirildi ve piyasaya sürüldü.
Dışarıda yemek yemiyorum
Yemek fabrikasında sulu tavuk yemeklerinden kalan tavuk etleri akşamları yıkanıp ertesi günkü yemeklerde kullanılıyordu. Karşı çıkınca patronla aramızdaki anlaşmazlık büyüdü. Artık dışarda sulu yemek yemiyorum.
Yarı fiyatına bayat tavuk
Bir catering firmasında işe başladım. Catering firmaları gıdanın çabuk tüketildiği bir sektör. Ne kadar sıkıntılı hammadde varsa catering’lere verilir. Çalıştığım firmada artık bozulmaya ramak kalmış tavuk butları, yarı fiyatına alınıp, soslayıp baharatlanarak, müşteriye fırında tavuk olarak veriliyor. Karşı çıktığınızda, patron üzerinize yürüyebiliyor.
Küflü yoğurtlar lokantalara
Yoktu. Çuval çuval katkı maddesini Süt ürünleri üreten firmada yapay koruyucuyla yoğurtların ömrü bir ay kadar uzatılıyordu. Bir ay sonra iade gelen yoğurtların küflü kısmının sıyrılarak kalan kısım lokantalara ucuza satılıyordu. Denetime gelenlerin içinde gıda mühendisi süt tozu zannediyorlardı.
Vişne yerine boyalı havuç
Staj yaptığım yer birçok büyük firmaya meyve suyu konsantresi yapıp gönderen bir firma. Kara havuç suyuna vişne aroması katarak vişne suyu olarak etiketliyorlar. Piyasadaki çoğu vişne suyunun içeriği kara havuç suyu + aroma + boya…
İade helvalar yenisine…
Çalıştığım yerde iade helvaları patronumuz yeni helvalara karıştırmamızı istiyordu. Ben de patrona çaktırmadan yapabildiğim kadarını gidere döktürüyordum.
Eski yağdan kepek ekmeği
Bulunduğu ilde 70 şubesi olan bir market zincirinde kullanma tarihi geçen yağlar ve un aynı firmanın ekmek üretimine katılıyordu.
Zorla fare ilacı
Şu anda bir yemekhanede çalışıyorum. Sorunlu personel ilan ettiler beni. Birkaç gün önce başımızın belası fareler yüzünden bir tartışma yaşadık ve zorla ilaçlama şirketini çağırmalarını istedim. Karşı çıkıyorum ama bir yere kadar.
*İade gelen ürünler yeniden üretime katılıyor. Örneğin iade beyaz peynirler baskıya alınarak tulum peyniri adı altında satılıyor.
*Kuru haşlama metoduyla yapılan kaşar peynirinin sütünden süt yağı tamamen alınıyor; peynirin yağını arttırmak için bitkisel margarin katılıyor.
* Yoğurt ve kasar peynirlerin yüzeyine küflenmemeleri için natamax denilen kimyasal bir toz sıkılıyor.
* Gofret hamurunda amilaz enzimi yerine boraks kullanılıyor. Boraksın gıdada bir bileşen olarak kullanımı yasak. Endüstride bir nevi temizlik ajanı. Ama maliyeti amilaz enziminden daha düşük olduğu için bu madde tercih ediliyor.
*Reçel etiketleri üzerinde “Yüzde 100 toz şeker kullanılmıştır” yazılsa da yüzde 100 glikoz kullanan firmalar mevcut.
* Kullanılan et aynı olmasına rağmen üretilen sucukların bir kısmına dana eti etiketi vuruluyor, bir kısmına deve eti etiketi vuruluyor. Deve eti etiketi vurulan sucuk daha pahalıya satılıyor.
*Kabak çekirdeği ürününü beyazlatmak için hidrojen peroksit maddesi ekleniyor. Halk arasındaki adıyla oksijenli su.
*Lahmacun için gerekli olan kıyma içinde çok fazla oranda sakatat kullanılıyor.
* Bir fast food zincirinin pizza satan kardeş kuruluşunda gün sonu satılmayıp kalan köftelerin soslarının yıkanıp ertesi gün tekrar kullanıldığını gördüm.
*Kepekli ekmeklerde kepek yerine piyasada ‘rogena’ diye bilinen kavrulmuş malt tozu kullanıldığını gördüm. Bu maddeyle un boyanarak kepekliymiş gibi gösteriliyor.
Şüphesiz ki böyle olmayanlar böyle yapmayanlarda var ama belirtilenler ne kadar gerçek ve kadar acı değil mi? Hepimizin midesinin bulandığını hissediyorum. Bunları bilmiyorsak mesele yok. Şimdi bildik. Ama biliyor da bunları yiyor ve içiyorsak vay ki vay. Ölüm Allahın emri ise bunu hızlandırmak ve de başka bir şekilde sonlandırmakta sizin elinizde. Var mı başka çaresi? Var. Doğal olanları yiyeceksin. Taze olanları yiyeceksin. Yaşayacağın kadar yiyeceksin. Paran mı az, az ve iyisini yiyeceksin. Sofradan aç kalkacaksın. Ne zaman kiminle nerede yediğine dikkat edeceksin. En sonunda kendine soracaksın: İyi miyim kötü müyüm diye. İyiysen devam kötüysen hepsini iyi olana kadar değiştireceksin. Kısacası kendini bu konuda da takip edip yöneteceksin. Benden söylemesi. Hadi kalın sağlıcakla.