1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. Enver Yıldız: Kitaplar Ve Fosiller
Enver Yıldız: Kitaplar Ve Fosiller

Enver Yıldız: Kitaplar Ve Fosiller

Beethoven, yakut işlemeli altın bir taç ile Ay Işığı Sonatı’nı çalsaydı hiç kimse ona saygı duymazdı.

A+A-

Soter Yunanlı Hellenistik Kraldı.

Büyük İskender’in seferinden sonra Mısır’da krallığını ilan etti. Pagandı. Çok Tanrıcı.

İsa henüz dünyaya gelmemişti. Karanlığın dünyayı sarmasına 330 yıl vardı.

Bu çok Tanrıcı Kral, mistik ve muhteşem Mısır Coğrafyasına şöyle baktı ve büyük ihtimalle şöyle düşündü:

“Topraklarımızı genişletmeye gerek yok… Aklımızı ve ufkumuzu genişletmeliyiz…”

Savaşla değil akıl ile büyümeyi hedefledi ve dünyanın o güne kadar gördüğü en görkemli eserini kurdu: İskenderiye Kütüphanesi.

Kurulduktan kısa bir süre sonra 900.000 bin el yazması ile sadece antik çağın değil, yüzyılların en büyük kütüphanesi oluştu.  

Bunu bir köşeye yazalım.

Ayakkabıları tamire vermiştim. Onları almaya gittim. (Siz hala bir emeklinin kendine düzgün bir ayakkabı alabileceğini zannediyorsanız başka bir yerde yaşıyorsunuz demektir.) Çoktandır evden çıkmamıştım. Hazır çıkmışken, Mehmet Akdoğan’ı tavlada yeneyim de biraz moralim düzelsin diye düşündüm. Aradım ve emelime ulaştım. Yenilince zihni açıldı:

2024-07-24-mehmet-akdogan-2.jpg

“Senin eski mahallen Kızılay Kan Merkezi’nin bitişiğinde bir sahaf açılmış. Haydi oraya gidelim…”

Mehmet Akdoğan, kitap kokusuyla beslendiğimi bilenlerden…  Daha önce gidip tanışmış ve çok beğenmiş. Kolay kolay da bir şeyi beğenmez.

“Gidelim…”

Oraya doğru gidiyorduk. Uzaktan, dükkânının önünü süpüren bir adam gördüm:

“Mehmet Bey beni tanıştıracağın sahaf bu arkadaş mı? “ Şöyle gözünü kısıp baktı:

“Evet” dedi o, “Nereden anladın?”

“Bir adam kitap ile haşır neşir ise, hem kendisiyle hem çevresiyle hem de doğayla barışıktır…”

Bir adam ne kadar eksikse o kadar mağrur, ne kadar tamamsa o kadar alçakgönüllüdür.

Krallar tam olmadıklarında şatafatlı saraylara, şaşaalı taçlara ihtiyaç duyarlar.

İbn-i Rüşd, Biruni, Aristo, Einstein gibi adamlar renkli cüppe giyinip taç takmayı ayıp sayar utanırlar. Arifin taca ihtiyacı yoktur; onun tacı arifliğidir.

Düşünün, Beethoven, yakut işlemeli altın bir taç ile Ay Işığı Sonatı’nı çalıyor…

Hiç birimizin ona saygısı kalmaz.

*

47ce7a43-da4e-4254-a947-e8f69737b7f3.jpeg

GELELİM FOSİL SAHAF’A…

Enver Yıldız…

Kan akrabalıkları kişinin yaşam süresi ve görüşme sayısıyla sınırlıdır. Ama kitap akrabalıkları öyle değildir. Zamanları ve boyutları aşar.

Sezar’la Roma’ya gider, Peter Gabriel’in müziği eşliğinde Marco Polo’yu koluna takar İpek Yolu’nu dolaşır…

Kitap akrabalıklarında, dedikodular, hasetlik ve kötü niyetler olmaz. Kavga olmaz. Çünkü bu akrabalık çeşidinde insanlar, gayrimenkuller değil, bilim ve sanatı miras alırlar. Paylaşıldıkça azalan varlıklar değil, paylaşıldıkça çoğalan değerleri miras alıp / bırakma derdindedirler.

43779f53-19e8-4880-a51a-d98385ea8b25.jpeg

ENVER YILDIZ ANLATIYOR…

“Sözü size bırakıyorum…” dedik ve Fosil Sahaf ve Kütüphane’nin kurucusu Enver Yıldız anlattı:  

“Coğrafya Öğretmeni idim. İzmir’de yaşıyordum. Eş, dost, hatıra biriktirirken kitap da biriktirmeye başladım. 30 Bine yakın kitabım oldu. Eşimin tayini Adana’ya çıkınca, onları yükledim Adana’ya taşındım.

Turgut Özal Bulvarı’nda bir apartmanın bodrum katına kitapları doldurdum. Yeni bir şehir, yeni bir hayat yeni dostlarla tanışacağımın heyecanındaydım.

Ve o 6 Şubat Depremi…

Yıkılan binalardan biri taşındığım binaydı.

İnsanların canı enkaz altında kaldı benim de kitaplarım… Maalesef kitapları kurtaramadım. Bütün biriktirdiklerim enkaz altındaydı.

Bir yandan insanların acısını paylaşırken, diğer yandan bütün biriktirdiklerimi acısını duydum.

Acı büyüktü ve herkes bu acıdan üzerine düşen payı aldı.

Ama yılmadım. Bu memleketin de duyarlı insanları olduğunu biliyordum. Yeniden kitap toplamaya başladım.

Birçok kurum ve kuruluşa başvurdum. Destek olan da oldu, konuya yabancı olan da. Bunu yaşadığımız sürecin doğal bir sonucu olarak yorumladım.

Ama elbette yoğun desteğini gördüğüm bazı kişiler vardı. Mesela Adana Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Başkanı Mahmut Göğebakan yoğun ilgi gösterdi. Onun şahsında bana destek verenlere teşekkürlerimi sunuyorum.

Elbette karanlık günler yaşadım. Bu karanlıkta en küçük bir destek bile aydınlatmaya yetmişti.

Bir de moral… Kitap dostlarını bekliyorum.

 

İZMİR’DE OLSAYDI

“Bu felaket ile Adana’da karşılaştınız. İzmir’de olsaydı süreç nasıl işlerdi?”

“Kendimi bu kadar yalnız hissetmezdim. Belki de Adana’da henüz insanı yalnız hissettirmeyecek olanlarla tanışmadım. Ama bazen birilerinin varlığını hissetmek çok büyük destek sayılır. Bu açıdan Mahmut bey ve onun gibi bir çok arkadaşıma teşekkür ederim.

 

 “Depremden dolayı devletten yardım almadınız mı?”

Devletimizin konutlara kira yardımı yapması çok değerliydi. Ancak aynı yardımın iş yeri yıkılanlara da yapılması gerekirdi diye düşünüyorum. Kiracıların bu desteğe ne kadar hakkı varsa, iş yerlerinin de o kadar hakkı vardı. Ama olmadı faydalanamadık.

 

NEDEN FOSİL?

“İş yerinizin adı Fosil Sahaf... Neden?”

“Kitaplar modern düşüncelerin fosilidir. Nasıl ki fosiller yaşanmış çağlardan günümüze yazılan mektuplardır.

Kitaplar daima geçmişte yazılmıştır. Eğer bir kitabı okuyorsak geçmişi okuyor, geçmişi görüyor, geçmişi duyuyoruz demektir.

Bakın şu kitaplara, Burada iki bin yıl önce konuşulmuş konuların kitapları da var, geçen yıl yaşananların da…

Geçen yıl yaşanan konuyu anlatan bir kitap, binlerce yıl sonrasına bırakılmış bir fosil olacaktır.”

 

DOSTLUĞA ARMAĞAN

Enver Bey, benimle Mehmet Akdoğan arasında dostluğu görünce bir anısını paylaştı:

Annem bize şu örneği verirdi:

“Suya bak yerden akar gider…  

Değdiği yerde gül, sümbül, reyhan olur gider…”

*

DEMEM O Kİ…

 Evden çıktığım zaman, her köşe başında çağdaşlık adına kurulmuş kafeteryalarda soyulmayı hep reddettim. Çok zorunlu kalmadıkça bu soyguncuların (Emekçilerini kastetmiyorum) mekânına uğramıyorum.

Bu nedenle bir çok arkadaşımın davetini kabul etmedim.

Şimdi bir yerim oldu: Fosil Sahaf

Artık evden çıkına ikinci mekânımdır. Sular’da Kızılay Kan Merkezi’nin bitişiği…

Görüşmek, konuşmak, hasret gidermek isteyenleri beklerim.

*

Soter’in kütüphanesine ne mi oldu?

Amaaan… Ne olmuşsa olmuş?  Okunan kitap sayısı ile gelişmişlik ve mutluluk düzeyini karşılaştırın, o kütüphanelere ne olduğu anlaşılır.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.