Dış Güçler Lidyalılar, Kınıyorum!...
Zaman içerisinde insanoğlu ateşi bulmuş, elektriği bulmuş, telefonu bulmuş, falanları filanları bulmuş, bunlar insanoğlunun daha iyi yaşaması için faydalı olmuş.
Lidyalılar çıkmış ortaya, onlar da parayı bulmuş!..
Para bulununca işler değişmiş, insanlık düşerken para yükselmiş hep.
Sonra bir gün Doları bulmuş insanoğlu, işler hepten sarpa sarmış sonra!..
Dolar da bulununca, Lidyalılardan sonra değer kaybeden insanlık iyice görünmez olmuş, neredeyse tüm dünyada yok olmuş.
Öyle ki, ne memleket sevgisi, ne insan sevgisi, ne adalet duygusu, ne de başka bir şey kalmamış. Orman kanunları hüküm sürmeye başlamış yeryüzünde, herkesin göz bebeklerinde $ işareti belirmiş.
İnsanların gözünde, yaşamak için gereken tek şey para olmuş sonunda.
ABD dolarının üstünde, “In god we trust” yazıyor, yani “tanrıya inanırız”, ne güzel yazmışlar di mi, sizce inandırıcı mı peki?
"Demiri, demirle döverler; biri sıcak biri soğuktu. İnsanı insanla döverler; biri aç, biri toktu”
Lidyalılar bu günleri görselerdi, parayı yine de bulurlar mıydı? Bilinmez.
‘İnsanlık İçin’ başlığı altında savaşlar yapılıyor, ama sadece para için aslında, ayrılıklar yaşanıyor, ölümler yaşanıyor ve daha neler neler yaşıyor insanoğlu, temelde sadece para için!..
Yaşamak için tek şart para, para içinse çalışmak, çalışmak içinse iş lazım. İş için torpil, torpil içinse birilerinin müridi olmak lazım, mürit olmak için şekilden şekile girmek lazım, görüntü vermek lazım, kendinden vazgeçip para nasıl bulunacaksa (ki dönem dönem bu değişir) öyle bir kişiliğe bürünmek lazım.
Yok olmam derseniz parayı da bulamazsınız. Hele hele kolay parayı hiç bulamazsınız, üç beş yerden maaş almanız zaten imkansız olur!
İnsanın inanmadığı bir şeyi savunmak durumunda kalması, aynaya baktığında kendinden yüzünü çevirmek zorunda kalması ne kötüdür, ama para yaptırır bunu bazı insana, kendine saygısını kaybettirir.
Futboldan hiç anlamam fakat taraftarlarını takdir ederim, takımlarını sadece sevdikleri için savunurlar, tribünlerde bas bas bağırırlar, emek verirler, zaman harcarlar. İşin sonunda para falan olmadığı halde canla başla uğraşırlar, aynaya baktıklarında da gülümserler, inandıkları şey için savaşmanın huzuru yansır yüzlerine, ne mutlu onlara!..
Siyasette bilinçli olarak tarafını belli edenlere sözüm yok, benim anlatmaya çalıştığım dalkavukluk edenler.
Birçoğunun, ne savunduğu partinin hedeflerinden, ne de savunduğu adayın kişiliğinden haberi yoktur aslında, öyle bi haber devam ederler savunmaya, ama sonunda para var, iş var, torpil var, var oğlu vardır.
Dün beyaz diye bağırıp, bugün siyah diye bağıran bilinçli bir kesim de yok değil, her akşam televizyonlarda açık oturumlarda görebilirsiniz, çıkar için para için rezil ederler kendilerini!..
Gözlemlediğim kadarıyla, bu durum tüm dünyada böyle, ülkemizde de tavan yapmış düzeyde yaşanıyor.
Lidyalılar başımıza bu belayı sarıp gittiler, şimdi biz insan olmakla para arasında kalarak şaşkın vaziyette bekliyoruz.
Doları bulan kimseler sistemlerini kurmuşlar, onlar zaten kurtarmış kendilerini, tüm dünyayı sömürüp mutlu huzurlu yaşıyorlar.
Öyle ya, yeryüzünde toprak sabit, insanlar çoğalıyor, bu çoğalma paylaşımda egoizmi daha da hakim hale getiriyor. Çıkar ilişkileri insanlık değerlerini törpülüyor. Var olması gereken insani değerlerin yerini menfaatler alıyor.
Bu tür çıkar ilişkileri her ortamda yaşanabiliyor ama özellikle siyasette zirve yapıyor.
Para taraf değildir.
Ülkenin ekonomik durumu için “dış güçler yapıyor” deniliyor ya, olsa olsa bu dış güçler Lidyalılardır.
Lidyalıları kınıyorum…
“Gerçek, sahip olduğumuz en değerli şeydir, onu boş yere harcamayalım” (Mark Twain)