Demiryollarının İki Tarafındaki Arazi Ekilecek
Evde yangın varken sanatçının görevi piyano çalmak değil, yangına kovayla su taşımaktır.
Demiryolları şehir ve kasabaları birbirine bağlar;
Köylünün zirai ürünlerini şehre, köylünün ihtiyacını ise köylere taşır…
Demiryolları, yurdu birbirine bağlayan demir ağlardır. Bu yüzden marşlarımızda “Demir ağlarla ördük vatanı dört baştan” anlayışı bulunur.
DDY Genel Müdürü önüne haritayı koyup, incelemeye başlar. Büyük olasılıkla şöyle bir mantık geliştirir:
“Kilometrelerce uzunluğunda demir yolu var. Güvenlik açısından sağ ve sol tarafta 40’ar metrelik arazi boş bırakılmıştır. Bir kilometrede 8 dönüm, 400 kilometrede 3.200 dönüm boş arazi var. Ben bu halkın vergileri ile maaş alıyorum. Bu devlet benim her türlü ihtiyacımı karşılıyor. Bu devlet ne kadar refaha kavuşursa ben ve çocuklarımda refaha kavuşur. Türkiye’nin üretime ihtiyacı vardır, her karış toprak bu kadar değerli iken ben bunca kilometrekare tutarındaki alanı boş bırakmaya hakkım yok…”
Evet, öyle bir anlayışla, kararını verir: “Demiryolları boyunca bütün araziler ekilecektir…”
Bir müddet sonra DDY Adana 6. İşletme Müdürlüğü bu kararı müjde olarak kamuoyuna duyurur.
ŞİMDİLİK ULUKIŞLA-ADANA – MERSİN- İSKENDERUN HATTI
Şimdi haberi gazetelerden takip edelim:
“Yurdun her köşesinde şehirlerde, kazalarda, köylerde ekimi bir kat daha arttırmak ve verimi o nispette çoğaltmak yolunda büyük hamleler yapılırken, bu önemli milli ödev alanına Adana 6.İşletme Devlet Demiryolları idaresinin de katılmış olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.
Gerçek bir sevinç ve hayranlıkla karşıladığımız bu hareket büyük bir alan kaplamaktadır.
Şimdilik Ulukışla –Konya yönü dış olmak üzere “Niğde – Ulukışla”, “Adana – Mersin” ve “Adana – İskenderun” arası demiryolları boyunca hatların sağ ve sol yönlerinde 40 metre genişliğindeki bütün arazinin sürdürülerek yüzlerce kilometrelik bu yerlerde yazlık ekim yapılmasına karar verilmiştir.” (*)
Vatanseverliğin yeniden tanımlanmasına ihtiyaç yoktur: “Görevini en iyi yapan, vatanını en çok sevendir…” Mustafa Kemal Atatürk bu tanım için son noktayı koymuştur.
Evde yangın varken sanatçının görevi piyano çalmak değil, yangına kovayla su taşımaktır. Üretim seferberliği kararı almış bir devlette DDY Genel Müdürlüğü’de bu seferberliğe olanakları ölçüsünde katılmıştır.
Devletler sadece silahlarla değil, anlayışlarla kurulur veya yıkılır.
Türkiye Cumhuriyetini kuran anlayış, her aşamada üretim seferberliğine dürüstçe katılan anlayıştır.
DDY Genel Müdürü bu arazinin büyüklüğüne bakıp, beton dökerek ne kadar çalarım, çırparım derdine düşmemiştir. Bir karış toprağı değerlendirme peşine düşmüştür.
Ekim seferberliği anlayışından, zeytin ağaçlarına bile düşman bir anlayışa gelmiş bulunmaktayız.
NASIL YAPILACAK?
Bu arazinin nasıl değerlendirileceği konusunu yine gazetelerden izleyelim:
“Adana – Mersin arasındaki arazinin sürdürülmesine hemen başlanmış ve bu işlerde kullanılmak üzere diğer zirai aletler ile traktör getirtilmiştir. Tohum satın alınması için de dünden itibaren faaliyete geçilmiş ve yalnız tohum tahsisatı olarak binlerce lira ayrılmıştır.
Hat boyunca tünel, köprü, yarma, imlâ ve büyük çukurlar gibi ekim yapılmasına engel teşkil eden manili kısımlardan başka düz olan yerlerde o bölgenin doğal şartlarına uygun yazlık ekim yapılacak ve bir karış toprak dahi boş bırakılmayacaktır…” (*)
VE BİR AY SONRA…
Ekim seferberliğine katılma kararı 12 Mart’ta alınıyor, bir ay sonra (14 Mart)” DDY Ziraat Amiri, Celal saygun Adana’ya gelmiş ve çalşmaları yerinde incelemiştir. Sadece bir ay içinde Adana’dan yenice’ye kadar demiryolunun her iki tarafındaki arazinin tamamen ekildiğini ve boş bir alan bırakılmadığını rapor etmiştir…”(**)
HZ. MUSA İLE ANLATAYIM
Dönem savaş koşulları idi… Ülkenin ihtiyaçları belliydi ve halk seferber edilmişti.
Bir arazinin boş bırakılmasının ayıp sayıldığı zamanlar.
Kurumların arpalık görülmediği, halkın her tüz kişiden 85’inin köylerde üretimin içinde olduğu güzel günlerdi.
Traktör ve dikiş makinesinin sahip olunan en değerli servet olduğu zamanlar…
Henüz gençlerimiz kafelerde nargilelere tutsak edilmemişti. Tevhi-i tedrisat sistemi ile gençler üretmeye ve çalışmaya, araştırmaya yönlendirilmişti…
Ta ki, Marshal Planı ve yıllar sonra hiçbir şeyden anlamayan Tarım bakanı gelene kadar…
Bir ülkenin üretimden koparılıp, tüketime yönlendirilmesinin doğuracağı felaketi, Tevrat ne güzel anlatmış:
“Mısır’ın üzerinde uçuşan çekirgeler ülkeyi boydan boya kapladı. Öyle çoktular ki, böylesi hiçbir zaman görülmedi, kuşaklar boyu da görülmeyecek. Toprağın üzerini öyle kapladılar ki, ülke kapkara kesildi.Bütün bitkileri, , dolunun zarar vermediği ağaçlarda kalan meyvelerin hepsini yediler. Mısır’ın hiçbir yerinde, ne ağaçlarda ne kırdaki bitkilerde yeşillik kalmadı.” (Kıtab-ı Mukaddes Mısır’dan Çıkış 11/13-15)
Bereket dolu Mısır, çekirge istilası ile çökertildi…
Çekirgenin en tehlikesizi çekirge olarak gelendir…
Çoğu zaman çekirgeler, ufuksuz siyasiler, ilkelerden sapma, gözleri ışıl ışıl dolar ile parlama, cehalet, görgüsüzlük gibi kılıklarla gelir…
Mübarek Ramazan Ayının hepinize refah getirmesini ve çekirge istilasından tez elden kurtulmanızı temenni ederim.
(*) 12 Mart 1942 Tarihli Türksözü Gazetesi
(**) 15 Nisan 1942 Tarihli Türksözü Gazetesi
(***) Kitab-ı Mukadde Mısır’dan Çıkış 11/13 – 15
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.