Davete İcabet Ve Ötesi
Kültür ve inancımızda davete icabet sünnet olarak görüldüğü için yerine getirilmesi en azından nezaket kuralları açısından kaçınılmazdır. Bir de bunun tersi var ki bu durum ise tam bir eziyet ve işkence olmaktadır. Sosyal hayatı düzenleyen kurallar çerçevesinde hareket etmek ne kadar hayatı kolaylaştırıyorsa tersi de o kadar zorlaştırmaktadır.
Mesela bir aile apartmanında oturuyorsunuz ve birkaç arkadaşınızla özel bir plan yapıyorsunuz. Baş başa güzel bir gün geçireceksiniz. Yaşınız, statünüz, zevk ve tercihleriniz uyuştuğu için de başka kimseyi davet etmiyorsunuz. Peki, böyle bir ortamda bunu vukuatsız bir şekilde gerçekleştirme şansınız var mı? Peşin söylemek isterim ki böyle bir plan yaptığınıza pişman olursunuz. Bir kere böyle bir organizasyonun gizli kalması söz konusu değildir. Sır ortadan kalkınca da size katılmak isteyenlerin sayısı hızla artacaktır. Aranızda yaş farkının olması, zevk ve tercihleriniz farklı olması onlar için problem değildir. Yeter ki onlar da o ortamda bulunsunlar sizin moral ve motivasyonunuz önemli değildir. Böylece farklı ve özel bir gün geçireyim derken tam bir curcunayla davetsiz misafirler yüzünden gününüz berbat olacaktır.
Peki, karşı taraf anlayıştan yoksun ve nobran ise yapılması gereken nedir? Onların bu yüzsüzlüğüne karşın sizin de onların seviyesine düşerek kesin bir şekilde tavır almanız hem hak ve hem de kendinizi korumak adına elzemdir. Aman ayıp olur, kimseyi kırmayalım derken siz kırılıyorsanız karşı tarafın kırılması daha mantıklı olmaktadır. Bu gibi durumlarda taviz veren, özveride bulunan ve ezilen hep siz olmak zorunda değilsiniz. Bir defa tavır koyduğunuz da ömür boyu rahat edersiniz, başka türlü anlamaları mümkün değildir!
Yoksa ne özel hayatınınız ne mahremiyetiniz kalır. Bu hayatı başkaları için yaşamadığımıza göre hak edene de hak ettiği dersi vermek adalet olacaktır. Aman canım ne olacak olsun derseniz de ömür boyu ezilirsiniz ve karşı tarafta bunun farkına bile varmayacaktır. Hayatta hayır demenin de bir erdem olduğunu zaman zaman hatırlamak ve hatta karşı tarafa da hatırlatmak gerekir.
Sonuç olarak; her insanın anlayış ve görgüsü bir olmadığı için de huzur ortamı oluşturmak adına kendi mahrem alanınıza başkalarını sokmak zorunda değil siziniz. Karşı taraf bunun farkında değilse de bunu uygun bir üslupla ortaya koymanız hem karşı tarafa yanlışını gösterecek hem de siz rahat etmiş olacaksınız. Herkesten anlayışlı olmasını bekleyecek kadar bu hayat uzun değildir, tercih sizin!
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.