Dante (2)
Dante’nin 1265 yılında dünyaya gözlerini açtığı Floransa o dönemde Avrupa’nın en önemli metropollerinden biriydi. Nüfusu yaklaşık 100 bin olarak tahmin ediliyor. Dante sürgün nedeniyle şehrinden ayrılmak zorunda kaldığında kendisinin de dediği gibi ‘ ömrün yarısını’ doldurmuştu. Dante yirmi bir yıl daha yaşasa da isteği seksen bir yaşına geldiğinde dünyaya gözlerini kapamaktı. Çünkü hedeflediği işleri yapabilmesi için bu uzunlukta bir ömrü hayal etmişti. 1300 yılında diplomat olarak Roma’da bulunduğu sırada üyesi olduğu hizip bir darbe ile iktidarı kaybettiğinde ömrünün sonuna kadar devam edecek sürgün hayatı başlayacaktı. Sürgün Dante’ye ‘ başkasının ekmeğinin acı, merdivenlerinden çıkmanın zor ‘ olduğunu öğretecekti. Kalan ömrü şehirden şehire dolaşarak, sığınacağı iyi niyetli hamiler arayarak, ölümsüz yapıtı ‘ İlahi Komedya ‘ üzerine çalışarak geçecekti.
Dante’nin Floransası özerk bir şehir yönetimine sahipti. Dante otuz yaşına varmadan şehir siyasetinin önemli figürlerinden birisi haline gelmişti. Şehir meclisler tarafından yönetiliyordu. Meclis üyeleri her altı ayda bir yenileniyordu. ‘Signori’ adı verilen lonca temsilcileri meclislerden seçiliyor ve iki ay görev yapıyordu. Komün Başkanı denilen ‘podesta’, dışarıdan maaşlı ve sözleşmeli olarak çağrılıyor, yıl sonunda denetime tabi tutuluyordu. İktidarın bir zümre, aile ve kişinin elinde toplanmaması için sıkı önlemler alınıyordu. Şehrin cazibesi loncalarının örgütlenmiş hali Meclislere dayanmasından ve iktidarın kalıcı olmamasından kaynaklıydı. Yine de etkili aileler şehrin yönetiminde söz ve ağırlık sahibi olabilmek için her türlü fırsattan yararlanıyordu. Dante’nin ailesi Alighieri’ler kökleri soylu sınıfa dayanmayan bir aileydi. Floransa’nın egemen sınıfını aileler arasında çabuk kurulup dağılan siyasi ittifaklar oluşturuyordu. Alighieri’ler kökten soylu olmayan, evlilikler ve para sermaye aracılığıyla soylu sınıfa dahil olmaya çalışan bir aileydi. Arşivlerde ailenin tefecilik yaptığına dair kayıtlara rastlanmıştır. Şehirde soylu olmamalarına rağmen zengin ve güçlü ailelere rastlamak mümkündü. Alighieri’ler de sonradan zenginleşmiş böyle bir aileydi.
İlahi Komedya’nın dikkatli okumasından yazarının son derece geniş bir kültüre sahip olduğu anlaşılır. Hele bu kültürel ard alana yabancı bir okur açısından Komedya’ya ilk okumada nüfuz edebilmek oldukça güçtür. Komedyayı anlayabilmek için geniş bir kültüre sahip olmak gereklidir. Floransa canlı bir kent olmasına karşılık paralel bir kültürel hareketlilikten bahsetmek mümkün değildir. Dante’nin ilk biyografisinin yazarı Bruni onun entellektüel ilgilerine dair şu satırları yazmıştı; “ felsefe, teoloji, aritmetik ve geometri çalışarak, tarih metinleri okuyarak, değişik birçok kitabı gözden geçirerek, çalışmaları sırasında geceleri uyumayıp ter dökerek, dizelerinde süsleyip açımlayacağı ilmi edindi. ‘ Dante Cehennemde karşılaşacağı hocası Brunetto Latini’den ‘ insanın ölümsüzlüğe nasıl erişebileceğini öğrenmişti ‘. Dante hocasından sadece kendisini ölümsüzlüğe eriştirecek dizeleri yazmayı değil, iyi bir mektup yazarı ve hatip olmayı da öğrenecekti. Özellikle son ikisi Dante’nin Floransa’nın kamusal yaşamında etkili bir siyasi aktör olarak sivrilmesinde rol oynayacaktı.
Dante babasını çok erken yaşta kaybetti. Anlaşılan o ki babasından önemli bir serveti miras olarak aldı. Dante aristokratlara has bir yaşamı bu servet sayesinde sürdürebildi. O dönemde zenginliğin ölçüsü kabul edilen şehir dışındaki önemli arazilere sahipti. Evleri, arazileri, bağ ve zeytin bahçeleri bulunuyordu. Dante mülklerinin geliri ile hem entelektüel ilgilerini sürdürebiliyor hem de biraz sonra göreceğimiz gibi şehrin siyasetine dahil olabiliyordu. Dante son tahlilde sonradan olsa da aristokrat biriydi. Sürgünde geçecek hayatı ise başkalarının insafına kalacaktı. Başkasının ekmeğinin acılığından bahsederken işte bu aristokratik gururu devreye giriyordu.
13 ve 14.yüzyıl Avrupa’sında şehir yönetimlerinin karşısında iki merkezi güç bulunuyordu. İlki Şarlken’in mirasçısı sayılan Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu varisi güçler diğeri ise Papalık. Biri dünyevi diğeri ilahi otoriteyi temsil ediyordu. Papalık taraftarlarına Guelfler İmparatorluk destekçilerine Gibelin’ler deniyordu. Guelfler yerel özerkliği ve Cumhuriyetçi idareyi savunuyordu. Kuzeyin soylu aileleri İmparatorluğu, büyük kentler Papalığı destekliyordu. Fakat bir süre sonra Guelfler de kendi içlerinde aklar ve karalar olarak ikiye bölündü. Aklar İmparatorluğu, Karalar Papalığı desteklemeye başladı. Bu bölünme Dante’nin sürgün hayatının başlamasına neden olacaktı.
İktidarın sık sık el değiştirdiği bu dönemde Dante etkili bir siyasi figür olarak sahnenin en önünde bulunuyordu. İleride pişmanlıkla belirteceği tercihleri onu siyaset oyununun merkezine taşımıştı. Dante gibi birinin oyunun dışında kalabilmesi o günkü şartlarda mümkün değildi. Çünkü siyasetin dışında bir kamusal yaşam yoktu. Belki daha geri planda kalabilirdi. Ama Bloom’un altını çizdiği muhteşem kibri böyle bir şeye pek izin vermezdi. Medicilerin, Makyavelli’nin başına gelen şey çok daha ağır biçimde Dante’nin başına gelmişti. İçinde yer aldığı hizip iktidar mücadelesini kaybettiği için Dante hakkında ağır iddialarda bulunularak sürgüne gönderildi. Malına mülküne, servetine el konuldu.