1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. CHP'nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi ziyareti
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

CHP'nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi ziyareti

A+A-

CHP tarihi bir adım attı. Önceki liderliğinin ve parti içi etkili odakların ‘ aşiret lideri ‘ olarak küçümseyip hakir gördüğü Kürdistan Bölge Yönetimini ve onun doğal lideri kabul edilen Barzani'yi Oğuz Kaan Salıcı Başkanlığı'ndaki bir heyetle ziyaret etti. Ziyaret kapsamında Kürdistan Bölge siyasetinin önemli tüm aktörleriyle görüşmeler yapılacak ve Kerkük'deki Türkmen Cephesiyle de görüşülecek. 

Siyasetin gelinen düzeyi açısından belki mütevazı, ancak CHP tarihi hesaba katıldığında büyük bir adım. Önceli olan SHP'nin aksine CHP Kürt siyasetine hep mesafeli durdu. Devletin kırmızı çizgileri bu siyasetin belirlenmesinde etkili oldu. Devlet dahi Kürt siyasetine dair ciddi dönüşümler geçirirken CHP neredeyse geçmiş prangalarının tutsağı olmaktan kurtulamadı. Türkiye siyasetinin 90'lı yıllardan itibaren içine sürüklendiği siyasal islam/laiklik dikotomisi laik güçlerin merkezine yerleşmiş olan CHP'yi konforlu bir siyasetin içine sürükledi. Endişeli laik çevrelerin hem toplumsal hem de devlet içindeki uzantılarının doğal temsilini üstlenen CHP için ana muhalefet de olmak yeterliydi. Ancak devlet tümüyle AKP'nin egemenliğine girdikten sonra konfor siyasetinin de sonuna gelindi. %2O'lere çıpalanmak iktidar konfigürasyonun da yer almak için artık yeterli değildi. Yeni sistemde iktidar namzedi olabilmek için ya oylarınızı yükseltecektiniz yada sonuç verici toplumsal ve siyasal ittifaklar kuracaktınız. CHP en son yerel seçimlerde sonuç alıcı ittifaklar kurmak konusunda rüşdünü ispatladı ve artık bunun öz güveniyle adımlar atıyor. 

CHP'nin Türkiye'yi yönetme iddiasını tek başına yerel yönetimlere havale etmesi eksiklik olur. Elbette yerel yönetimlerin alınması önemli ve burada elde edilecek başarı ondan daha önemli. Ancak topyekun bir çözülüş ve dağılış sürecinin içinde bulunan AKP'ye alternatif olunduğunun her alanda ispatlanması gerekiyor. CHP dış politika alanında, uluslararası ilişkilerde her defasında AKP'nin kuyruğuna takılarak bu iddiasını ispatlayamaz. Gelmiş geçmiş iktidarlar arasında AKP kadar dış politikayı ve bölgesel ilişkileri araçsallaştıran, iç dış ayrımını silikleştiren ve dışarıdaki kabadayılıklarını içeriye bir başarı öyküsü olarak pazarlayan bir iktidar yoktur. Bu konuda AKP eğer sonu hüsranla biten başarı öyküleri yazabildiyse bunda CHP'nin tutukluğunun, statükoculuğunun büyük etkisi vardır.

Kürt siyaseti Türkiye siyasetinin anahtarını elinde tuttuğunu yerel seçimlerde bir kez daha ispatladı. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürt siyaseti çubuğu hangi ittifaktan yana bükerse o ittifak seçimlere büyük bir avantajla girmiş olacak. Erdoğan'ın bu saatten sonra Kürt siyasetini ikna edebilmesi çok zor gözüküyor. CHP'nin önderlik ettiği ittifak ise Kürt siyaseti ile resmi bir ilişkiye geçmeye cesaret edemiyor. Şimdilik enformel kanallardan ve ezop diliyle işler götürülmeye çalışılıyor. Kürt siyaseti ise bu durumdan hoşnut değil. Çöktürme planıyla  içine itildiği darlıktan ve meşruiyet sıkıntısından çıkmak istiyor. Kürt siyasetine sistem içinde gösterilen yer CHP'yi ilişkilerinde gereksiz bir tedirginliğe sürüklüyor. İttifak ilişkilerinin sorumluluğunu üstlenmek bu tedirginliği daha da arttırıyor. Çünkü Erdoğan'a karşı oluşan ittifak köşeleri belirgin bir ideolojik tutkaldan yoksun olduğu gibi ortak bir Türkiye tahayyülünden de uzak. 

CHP önce Kürt illerine yaptığı ziyaretlerle bölge ile olan münasebetlerini arttırdı. Yıllarca giremediği bir siyasal coğrafyanın havasını teneffüs etmeye başladı. Bölge dinamikleri Ankara'nın değil doğrudan kendi beklentilerini bu ziyaretlerle anlatma fırsatı buldu. Bölgeden milletvekili dahi çıkartamayan bir siyasal parti için atılan bu adımlar geç kalınmış adımlardı, ancak bölgeyle aracısız ilişkilenmek açısından kıymetliydi. 

CHP şimdi Kürdistan Bölge Yönetimi ziyareti ile Kürtlerle olan siyasetini birkaç vites daha yükseltmiş oluyor. Öncelikle dış politika alanına devlet dışı bir aktör olarak yeniden dönüyor. Bölge gerçekliğini devletten değil doğrudan muhataplarından duyup işitecek. Bu aynı zamanda bir iktidar iddiasının da dışa vurumu. Erdoğan'da iktidar olmadan önce böylesi ziyaretler yapmıştı. En bilineni AB ile olanlar ve Oval Ofiste ağırlanmasıydı. Bunun dışında CHP'nin Kürdistan Bölge Yönetimini ziyaret etmesi Kürtleri artık bölgesel düzeyde bir aktör olarak gördüğünün de açık bir nişanesi. Kürtler bölge siyasetine dahil edilmeden açık, meşru muhataplar kabul edilmeden bölgeye barışın ve demokrasinin gelmesi de mümkün değildir. Daha önce bölge ülkeleri arasında yapılan paktlar doğrudan Kürtlerin varlığını inkar üzerine kuruluyordu. CHP'nin en son kurultayında kabul ettiği Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı'nın bölgeye gerçek bir huzur getirebilmesi, ancak Kürtlerin bu sürece dahil edilmesiyle mümkündür. CHP'nin iktidarında böylesi kurucu role soyunması tarihi bir değer taşıyacaktır.

Barzani ve ailesi Kürtler arasındaki bütün itilaflara rağmen Kürtler nezdinde kıymetlidir. Kürtlük bilincinin ayakta kalmasında tarihi bir rol oynamıştır. Türkiye Kürtleri arasında da ciddi bir ağırlığa sahiptir. Erdoğan bunun ziyadesiyle bilincinde davrandı ve bu desteği çoğu kez arkasına  aldı. CHP'nin attığı bu adım Kürtler nazarında dikkate alınacaktır. Hatta çarpan etkisi yapacağını dahi söyleyebiliriz. Oy desteğinin ötesinde Kürtlerle ilişkilerini normalleştirmek CHP'yi geliştirecektir, Türkiye'yi yönetme iddiasını daha sahici kılacaktır. İktidar olmak ve onu istemek de işte böyle bir şey. Türkiye'nin her sorununa kafa yorduğunuz, devletçi reflekslerden uzaklaştığınız, toplumsal eğilimlerle barışık olduğunuz taktirde yönetme melekeleriniz de gelişir. Aksi halde ebedi olarak kuru sloganlara mahkum kalırsınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar