1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. Chp kurultayının sonuçları
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Chp kurultayının sonuçları

A+A-

CHP’nin olağanüstü kurultayı toplanmasına sebebiyet veren olağanüstü koşullara olağanüstü yanıtlar vererek sona erdi. Erdoğan CHP içindeki kargaşanın ürünü olan hizipsel asabiyeleri kışkırtarak partiyi bir daha belini doğrultamayacağı derin bir bunalımın içine itmek istiyordu. Geriye dönüp baktığımızda Erdoğan’ın elinde sanki bir master plan varmış ve attığı tüm adımları da buna göre kurguladığı gibi bir tablo ortaya çıkıyor. Kürtleri yine bir beklenti içine sokarak, genel muhalefetten uzaklaştırarak tarafsızlaştır, en büyük rakibinin içindeki hizipleri birbirlerine karşı kışkırt ve cumhurbaşkanı adayını yüz kızartıcı iddialarla suçlayarak kitlelerden yalıt. Yargısal operasyonlarla sersemleyen muhalefetin kendine gelmesine imkân vermeksizin uluslararası alanda elde edilecek bir zafer ile de baskın bir seçime git. Bu zafer ya PKK’nin kongresini toplayıp kendini feshetmesi veya AB ile pazarlıklardan elde edilecek güçlü bir taviz olabilirdi. Bir erken seçim davetine CHP zaten hayır diyemezdi, çünkü ısrarla bu çağrıyı yapıyordu. Kürtlerin üçüncü yol politikası ile genel muhalefetten koptuğu, muhalefetin ise çoklu adaylar nedeniyle bütünlüğünü kaybettiği bir tasarımda Erdoğan yeniden seçileceğini kesin görüyordu. Evdeki hesap 19 Mart krizi ile tuzla buz oldu.

19 Mart darbesi bir bumerang etkisiyle Erdoğan’ın tüm planlarını alt üst etmeye yetti. Milyonlarca insan 19 Mart yargısal darbesini sadece CHP’nin cumhurbaşkanı adayının seçimlere girmesinin engellenmesi değil, Türkiye’de iktidarların sandıktan çıkması gerektiği yönündeki yerleşik uygulamanın sona erdirilmesi olarak okudu. Kitleler, Erdoğan’ın derdinin İmamoğlu’nun yolsuzluklarını ortaya çıkarmak olmadığını asıl niyetinin rakibinden kurtulmak olduğunu her hangi bir tereddüte düşmeksizin anladı. Her gün Saraçhane önüne yığılan ve ülkenin dört bir yanında ayağa kalkan insanlar, Erdoğan’ın yargısal darbesini geri püskürterek, hedeflerine ulaşmasını engelledi. İmamoğlu’nun tutuklanmasının önlenememiş olması belki bir zaaf gibi görünebilir, ancak onun cezaevindeki varlığı muhalif kitleleri daha fazla kenetliyor, daha fazla birleştiriyor. Harekete önderlik eden gençlerle birlikte şimdi cezaevinde olan İmamoğlu’nun tutsaklığı kitlelere ihtiyaç duydukları motivasyonu verdiği gibi muhalefetin önüne de kaçınamayacağı bir görev yüklüyor. Haksız yere içeride tutulan gençler salıverilmediği ve İmamoğlu tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmadığı müddetçe kitle hareketinin şemsiyesi altında toplandığı CHP’nin görevini bihakkın yaptığından kuşku duyulacak.

Bütün bu gelişmeler CHP’yi alışık olduğu muhalefet yapma usulünden hızla uzaklaştırdı. CHP artık denizin tükendiği noktaya gelmişti. Ya kitlelerden öğrenecek ve onlara ayak uyduracak ya da kitleleri devletin zor aygıtları karşısında yalnız bırakarak geri adım atacaktı. Bu sırada Özgür Özel tarzında bir genel başkanın partinin başında bulunması gerçek bir şanstı. CHP genel başkanları Ecevit istisnası bir yana bırakılacak olursa, o da çok sınırlı bir dönem için geçerlidir, devlet ile toplumun karşı karşıya geldiği momentlerde hep devletin yanında saf tutmuştu. Kılıçdaroğlu çevreden gelen Kürt-Alevi formasyonu ile bu geleneği kırmaya en yatkın genel başkan olsa da içine kaçmış ‘devlet cini’ nedeniyle devletle karşı karşıya gelmekten hep uzak durdu. Ya devlet tarafından mimlenmiş bir kültürden geldiği için devlet korkusunu içselleştirmişti ya da tarihsel olarak devletin ne kadar gaddar olduğunu bildiğinden olacaklardan ürkmüştü. Ama kritik momentlerde kitlelere önderlik etmeyerek politik gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmayı tercih etti. Attığı geri adımlar karşısındaki güçleri daha da pervasızlaştırdı. Özgür Özel normalleşme yanılsaması ile başlangıçta bu geleneği sürdürmek istedi. Ancak devlet içindeki bir klik tarafından bu adımı atmaya yönlendirildiğini düşündüğümüz Özel 19 Mart darbesi ile iktidarın düşman-ötekisinin artık CHP olduğunu anladığında direnmeye karar verdi. İstanbul Üniversitesi öğrencileri polis barikatlarını aştığı anda kitlelere de nasıl mücadele edileceğinin reçetesini vermişti.

İktidardan her hangi bir ihsan bekleyerek, ona şirin görünerek, yargısal darbeleri karşısında hukuk içerisinde yanıtlar vererek, siyaseti salonlara sıkıştırarak gidilecek menzil kalmamıştı. Özgür Özel’in kumaşı buna uygundu. Özgür Özel’in liderliği güçlü bir sınavdan geçiyordu. 5 Kasım 2023 tarihinde yapılan kurultayı kendi öz gücü ile değil asıl olarak İmamoğlu’nun desteği ile kazanmıştı. Genel Başkanlık koltuğuna oturmasına rağmen parti içindeki otoritesi tartışmalıydı. Dört eğilimden birinin üstelik en zayıf olanın temsilcisiydi. Delege üstünlüğü İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun elindeydi. Özel ancak bunlardan birinin ittifakını sağlayabildiğinde koltuğunu koruyabilirdi. Özel Saraçhane sürecini iyi yönetti. Kitleler ile iletişimi fevkalade iyiydi. Zaten hazır cevap ve zeki bir politikacıydı. Tıpkı elindeki baget ile büyük bir orkestrayı yöneten maestro gibi kitlelerle etkileşim kurdu, onlardan aldığı güç ile iktidara ve devletin zor aygıtlarını hukuksuzluklarına alet edenlere meydan okudu. Uzun konuşmaları ile kitlelerin öfkesini yatıştırdığı gibi kararlılığı ile de güvenlerini kazandı. İmamoğlu’nu silikleştirmek, gölgelemek gibi siyasetçi kıskançlıklarına tevessül etmedi. CHP’nin bu şartlarda ihtiyacı olan şeyin kolektif bir liderlik olduğunu uzun süredir yazıp duruyorduk. Bunu konuştuğumuz kimseler CHP’yi hala tanıyamadığımızı ve her birinin aklından geçen tilkilikleri anlayamadığımızı söyleyip bizi uyarıyordu. Ancak biz CHP’deki aktörlerin kişiliklerine değil kitlelerin terbiye edici gücüne inanıyorduk. Söyledikleri siyasetin olağan zamanları için hiç kuşkusuz doğruydu, ancak tarih sahnesine kitleler girdikten sonra hiçbir aktörün bu gücü artık yok sayma lüksü yoktü. Ya politikayı artık onlarında eğilimlerini gözeten bir yerden yapardınız ya da kitlelerin lanetine uğrardınız.

Özgür Özel Saraçhane ile birlikte emanetçi, gölge bir genel başkan olmaktan uzaklaştı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanamamasını kitlelerin gücü ile onun bu konudaki dirayetine borçluyuz. Ancak bu Erdoğanist rejim ile yapılan boksun ilk raunduydu. Kayyım darbesi püskürtüldü, muhalefet moral ve ahlaki üstünlüğü eline geçirdi. Erdoğan’ın kendi etkilediği kitleler nazarında bile moral üstünlüğü bir daha tamir edilememek üzere geriledi. Özgür Özel sadece emanetçi genel başkan olarak anılmaktan kurtulmadı, bir lider olarak da rüştünü ispat etti. Bu nedenle CHP olağanüstü kurultayında karşısına kimse çıkamadı. Eğer 19 Mart darbesi yaşanmasaydı, kitleler tarih sahnesinin önüne gelmeselerdi ve Özgür Özel tüm bu sürecin hakkını vermemiş olsaydı CHP networkü kendi bildiğini okurdu. Herkesin kendi kariyerine odaklandığı, bırakın yoldaşlığı bir yol arkadaşlığı kültüründen bile uzaklaşmış olduğu, kurultaylarının halkın eğilimlerini gözetmek yerine ekipler savaşına sahne olduğu ve bu yüzden de üst üste yanlışlar yaparak Erdoğanist rejimin kurulmasına ve ayakta kalmasına ama bilerek ama bilmeyerek hizmet eden bir parti kitlelerin gücü sayesinde kendini yeni baştan kurdu. Umalım ki bu süreç gelişerek devam etsin, umalım ki adına yaraşır gerçek bir halk partisi olsun, umalım ki kurucu değerlerine sadakatten ayrılmasın ve yine umalım ki o değerleri demokrasi ile taçlandırsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar