Öncelikle tüm okurlarıma mutlu ve güzel bir şekilde geçirecekleri pazar günü diliyorum. Aylardır dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan virüsün, daha uzun bir süre yaşamımızda belirleyici olacağı gelişmelerle anlaşılıyor. İşsizlik, yoksulluk, eşitsizlik, adaletsizlik gibi konular gündemdeki yerini korumaya devam ediyor.

Siyasi iktidarın kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının yapısı, işleyişi ve seçim sisteminde yapmak istediği değişiklikler, bu değişikliklerde hedefe öncelikle baroların konulması, siyasi iktidarın yapmak istediği değişikliklerde Türkiye barolarının düşüncelerini almaması, baroları yok sayması,baroların başlattığı savunma yürüyüşünün polis devleti uygulamalarıyla bastırılmaya çalışılması, baroların dayanışma ve kararlılığı ile barikatların aşılması, siyasi iktidarın bu hafta değişiklikleri TBMM gündemine getirmesi, bunun üzerine baroların hangi demokratik eylemleri gerçekleştireceklerine dair kamuoyu ve avukatların beklentileri de gündemin sıcaklığını arttırıyor.Yeni kurulan siyasi partilerin kendilerini tanıtmaları, görüşlerini kamuoyuyla paylaşmaları devam ediyor.

Güvenilir anketlerde Cumhur İttifakının ciddi bir gerileme içinde olduğu ancak buradaki kaçışın Millet İttifakına da doğrudan yansımadığı, ekonomik krizin tüm ağırlığını yaşamın her alanına hissettirdiği, rejimin demokratik hukuk devletinden otokratik polis devletine dönüştürüldüğü, muhalif, farklı olan kişi ve örgütlenmelerin yargı eliyle susturulduğu bir dönemde Cumhuriyetimizle yaşıt, en eski siyasi partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi, 25-26 Temmuz 2020 günlerinde 37. Olağan Kurultayını gerçekleştirecek.

Siyasi iktidarın yapay gündemleri, virüs salgını, yaz sıcağı, tatil havası ana muhalefet partisinin kurultayı üzerine yönelmesi gereken dikkatin, başka alanlara çekilmeye çalışıldığını da göstermektedir. Siyasi iktidar ve emrindeki yandaş medyanın CHP kurultayını önemsememesi doğaldır. Önemli olan CHP genel merkezinin ve örgütlerinin kurultayı ülke gündemine oturtabilmeleri, ana muhalefet partisinin erken ya da zamanında yapılacak bir genel seçimde iktidar olabileceği ,buna dair yurttaşa, seçmene güvenin verilmesi , ülke sorunlarının çözümüne dair ülke gerçekleriyle paralel, doyurucu bir programın kamuoyuyla paylaşılması, yurttaşta bu şekilde bir dikkat,merak ve heyecanın oluşturulması gerektiği bir dönemdeyiz.

Mustafa Kemal Atatürk’ün daha Aralık 1922’de yaptığı basın toplantısında gazetecilere ,barış döneminde Halkçılık esasına dayanan, sınıf temelli olmayan ve toplumun her kesimini kucaklayan bir parti kuracağının sinyallarini vermiştir. Ulusal Kurtuluş Savaşını yöneten, zaferle sonuçlandıran Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyetini öncülü olarak kabul eden bu anlayış, 9 Eylül 1923’de Halk Fırkasına dönüşerek, ülkenin topyekün kalkınması ve çağdaşlaşması sürecinde büyük rol üstlenecektir.

Zamanla devleti kuran partiden halkın partisine, statükodan değişimin adresine dönüşebilmeyi başaran Cumhuriyet Halk Partisinin, tarihsel değişim süreçlerine, önemli kurultaylarına yazı dizimizde yer vereceğim. Şimdilik birkaç konuya değinerek yazıyı sonuçlandıralım.18 yıllık uygulamalarıyla meşruluğunu yitirmiş ve tükenmiş bir AKP ile karşı karşıyayız. 31 Mart 2019 yerel seçimleriyle yurttaş siyasi iktidara artık yeter demeye başlamış,AKP yıllardır yönettiği İstanbul, Ankara gibi çoğu ilde kaybetmiş, CHP’li belediyelerin insan odaklı projeleri yurttaşın gündemine oturmuş, salgın sürecinde bir maskeyi bile dağıtamayan siyasi iktidara karşılık , yurttaşa dokunan,sosyal yardımları tüm engellemelere karşın CHP’li belediyeler gerçekleştirmeyi başarmışlardır. Seçmenin, belediyelere olan desteği yaptırılan anketlerde net bir şekilde görülmektedir. Yerel yönetimlerin başarısı elbette genel seçimlerde önemli rol oynayacaktır.

Bunun üzerine koymak, desteği arttırmak öncelikle genel merkezin ve örgütlerimizin görevidir. Cumhuriyet Halk Partisinin en temel karar organı,kurultayıdır. Kurultayda genel başkanımız, sayın Kılıçdaroğlu’nun seçilememesi gibi bir sorunu yoktur. Kurultayın , genel başkan, parti meclisi üyelerinin, disiplin kurulu üyelerinin saptanmasından çok daha büyük anlamı ve önemi bulunmaktadır.

Sadece seçimlere indirgenmemiş, klasikleşmiş isimlerin değil, örgütlerin, kurultay delegelerinin önerileriyle gelip, bunları dile getirebilmelerinin koşulları sağlanmalıdır. CHP’nin ülkenin temel sorunlarına, tüm çözümlerini de gösterebildiği , yurttaşlarda iktidar değişikliğini CHP’nin yapabileceğine dair güveni verecek söylem ve eylemlerin kamuoyuyla paylaşılması gerekmektedir.CHP genel merkezinin ülke sorunlarına çözüme dair programını kurultay öncesi örgütlerine göndermiş ve örgütlerin de bu programı tartışmış, önerilerini de hazırlamış olması gerekirdi. Yine bu partinin geçmişinde kurultay öncesi il danışma kurulları toplanır, kurultaya dair konular tartışılırdı.Yine bölge toplantıları yapılır, bölgeyi oluşturan illerin birlikte hareket edip etmeyecekleri, kurultaya ne gibi önerileri götürecekleri belirlenirdi. Üzülerek söylemek gerekirse bu konularda bir adım bile atılmadığı ortadadır.

İlçe, il örgütlerimiz ve kurultay delegelerimizin daha aktif ve yol gösterici olmaları gerektiği bir dönemdeyiz. Ülkeyi demokratikleştirme iddiasını taşıyan bir siyasi partide , parti içi demokrasinin ve katılımcılığın önü tam açılmalı, parti içi yarışın önündeki antidemokratik engeller parti tüzüğünden temizlenmelidir.

Enerji, emek ve zamanın doğru yere kullanılması, isimlerle değil, yapısal sorunlarla uğraşılması öncelik olmalıdır. Bu kurultay ,gerçekten de bir iktidara yürüyüş kurultayı olmalıdır. Partili ve partisiz kamuoyuna bu durum hissettirilmelidir. Sadece Siyasi Partiler Yasasına uygun olarak şeklen yapılan bir kurultay değil, 12 OCAK 1959’da gerçekleştirdiğimiz 14. Kurultay gibi olmalıdır.

Ülke sorunlarında önceliklerini belirleyen, bunlara iktidar olduğunda nasıl çözüm getireceğini yurttaşa açıklayan, program ve kadrolarıyla iktidara hazır olduğunu ortaya koyan bir kurultayı yaşamak istiyoruz. Devam edeceğim. Selam ve saygılarımla