CHP kazanmadı AK PARTİ kaybetti
Ekranlardan Mesih üretilmeye çalışılıyor;
Mesih ekranlardan değil, sorunların çözümünden doğar...
Mesih, umutla değil proje ile gelir...
CHP adına sevinemedim...
Çünkü CHP kazanmadı; AK Parti kaybetti.
Halk nazarında en güçlü aday olan Binali Yıldırım değil, Recep Erdoğan ve AK Parti kaybetti. Ayrıca seçimin en kazançlısı, seçimi kaybeden Binali Yıldırım oldu.
AK Parti'nin, dağıttığı, ayrıştırdığı, çözdüğü değerleri CHP'nin toparlamaktaki başarısızlığı yeniden gün yüzüne çıktı.
Anlaşıldı ki, CHP'nin başında toparlayıcı, birleştirici ve çözümleyici bir anlayış olsaydı, AK Parti'nin ülkemizde yaptığı tahribatın süresi bu kadar uzamazdı.
Sayın Erdoğan, ortaya bir top atıyordu; Hurra! Bütün CHP, liderleri ve kurmayları ile o topun peşinde...
İmamoğlu, atılan toplara koşmadı işini yaptı.
İşini yaparken, tabanda CHP kadrolarına yeni bir şevk ve yeni bir umut verdi.
Bu sefer, CHP tabanı ortaya atılan topların peşinden değil, İmamoğlu'nun oluşturduğu umudun peşinden koştu.
Demek ki, tabanın bütün enerjisi, boşa gitmiş.
KATKI ERDOĞAN'DAN...
Türkiye, ayrıştırma ve ötekileştirme düşüncelerine karşı koymuştur...
Halk, nefret söylemine karşı, sevgi ve saygı söylemini,
Bölme parçalama söylemine karşı, birlik ve bütünlüğü,
Tehdit ve şantajlara karşı, insana saygı ve demokrasiyi,
Ayrıcalık tanınan Vakıflara karşı, kamu malının kutsiyetini,
Kapalı kapılar ardında karanlık ilişkiler yerine, kamu denetimine açık şeffaf yönetimi tercih etmiştir.
MESAJLAR
Halkımız öncelikle CHP kurmaylarına:
"Biz esasında haktan, adaletten yanayız. Siz de öylesiniz ama krizi yönetemiyorsunuz. Bize enerjilerimizi boşa harcattınız. Artık, küçük olsun benim olsun düşüncesinden vazgeçmeniz lazım. İktidardan korkmayın. Şapkanızı önünüze koyun ve aklınızı başınıza toplayın" mesajı verdi.
Halkımız Sayın Cumhurbaşkanımıza: "Siz sadece AK Parti'nin üyelerinin değil, hepimizin cumhurbaşkanısınız. O makam çok değerlidir ve daha fazla partileşmesine meydan vermeyin. Sizin bütünleyici sıfatınız, bir il seçimine müdahale yoluyla ayrıştırma söyleminizden daha önemlidir. Cumhurbaşkanı iken daha değerlisiniz... Halk bu değerinizi korumak istiyor; siz de o makamın değerine saygı duymalısınız" derken, diğer yandan en önemli mesajlarından biri de şu oldu:
"Türkiye'de kafatasçılık, mezhep ve etnik köken üzerinden politika yapma modası artık çoktan geçti. Türkiye'nin, parçalayıcı değil, bütünleştirici söylemlere ihtiyacı vardır.
Güvenlikten sorumlu bakanlarınızın tehdidi bile halkın iradesi karşısında değersizdir. Sizin adınıza davrananlar, size en büyük zararı vermişlerdir. Onlar eğer, bir avuç kişinin değil de, halkın ve devletin ortak çıkarlarını temel almış olsalardı, sizlere daha yayarlı olurlardı..."
Bir de din tüccarlarına mesajları vardı: "Yeter artık, ne yaptığınızı biliyoruz. Bu kadar yalan, talan yeter... İnancımızı ve dinimizi rahat bırakın!"
Ve bana göre de en önemlisi;
"Halkın iradesi kimsenin tekelinde değildir...
Milliyetçilik hiç bir partinin tekelinde değildir; Milliyetçilik söylemle değil, eylemle ortaya çıkar...
İnanç kimsenin tekelinde değildir...
Milli iradeyi, din inancını, milliyetçiliği tekelinde gören partiler halkın sağduyusuna çarpmıştır. Halk ne olarak şunu söyledi: Hiç kimse benden daha dindar, benden daha milliyetçi değildir. Hele sizlerin, milliyetçiliğimi ve inancımı sorgulama hakkınız yoktur..."
TARİHİ HATIRLATMA
Sayın Recep Tayyip Erdoğan %25 oy ile İstanbul Belediye başkanı seçilmiştir. İmamoğlu %55 oy almıştır.
VE YİNE BİR UYARI
Değerli arkadaşlar, saydıklarım birer tespittir. Şimdi bir tespiti mi daha paylaşıyorum:
AK Parti, muhteşem çöküş devresine girmiştir. Çünkü İmamoğlu, "bir seçenek" olarak siyaset sahnesine girmiştir. Elimden geldiği kadar İmamoğlu'nu dinledim, kendini CHP'nin de zerinde konumlandırmıştı. Konuşma yaptığı platformlarda bile kendi adı, CHP amblemlerinin önündeydi. Ben öyle görüyorum ki; Ekranlardan Mesih üretilmeye çalışılıyor. Mesih ekranlardan değil, sorunların çözümünden doğar.
Sorun umutla değil, proje ile çözülür.
Unutmayın ki, Erdoğan'da, ekranlar vasıtasıyla üretilmiş ve halka dayatılmış bir Mesih idi...
Aynı oyunun oynanmasından tereddütlerim var...
Beni hoş görün;
Marshall Yardımlarının gücü ile Adnan Menderes;
Kapalı kapılar ardında Morrison Süleyman, halkın nazarında Çoban Sülü olarak pazarlanan Süleyman Demirel...
Amerika'nın "Bizim çocuklar" olarak tanıttığı, Netekim Kenan,
"Babalar gibi satarım!" diyerek gerçekten sonraki iktidarlara örnek olan ve neredeyse ABD için ödüllere boğulmak istenen Turgut Özal,
Ve ardından Mazlumları sesi olarak ortaya çıkan ve bu gün ülkeyi, ekonomik çöküşün eşiğine getirmiş olan Recep Tayyip Erdoğan...
Hepsi de umutlarıyla geldi...
Ve sonuç
Ekrem İmamoğlu'nun Mesihleşmesi yöntemi bana çok tanıdık...
Yanılmak istiyorum.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.