1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. Çağdaş Hukukçular Derneği, Adana Adliyesi'nde tutuklamaları eleştirdi!
Çağdaş Hukukçular Derneği, Adana Adliyesi'nde tutuklamaları eleştirdi!

Çağdaş Hukukçular Derneği, Adana Adliyesi'nde tutuklamaları eleştirdi!

Çağdaş Hukukçular Derneği, son zamanlarda yaşanan gözaltılar hakkında Adana Adliyesi'nde açıklama yaptı.

A+A-

Çağdaş Hukukçular Derneği, Adana Adliyesi içerisinde aralarında gazeteci, avukat ve sinemacıların yer aldığı gözaltı ve tutuklamalara karşı açıklamalarda bulundu. Açıklamayı ÇHD Adana'yı temsilen Cemre Topal okudu.

Topal, sinema sektörü üzerinden yürütülen soruşturmaların Gezi olaylarıyla ilişkilendirilmesi ve siyasi tutuklamalarla toplumun dizayn edilme çabasına tepki gösterdi. 

Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda da yargının siyasi baskılarla hareket ettiğini belirten Topal, İstanbul Sözleşmesi'nden hukuksuz şekilde çıkılmasının ve Pınar Gültekin davasında yerel mahkemeden bile geri bir karar verilmesinin bu durumun en açık göstergeleri olduğunu ifade etti.

"BAROLAR HEDEFTE"

Savunma mesleğinin özellikle hedef alındığına dikkat çeken Topal, İstanbul Barosu'na yönelik girişimlerin ardından Yönetim Kurulu Üyesi Av. Fırat Epözdemir'in tutuklanmasının, yalnızca bireysel bir hukuksuzluk olmadığı, aynı zamanda baroların bağımsızlığına yönelik ağır bir saldırı olduğunu, Avukat Sezin Uçar'ın gözaltına alınmasının ise hukukçulara yönelik baskının ne kadar derinleştiğini gösterdiğini ifade etti. 

ADALETİN OLMADIĞI YERDE TOPLUM DA TEHDİT ALTINDA

Yargının şekillendirilmesi ve muhalefetin susturulması amacıyla bir araç haline getirildiğini dile getiren Topal, tarihin adaleti hiçe sayanların bir gün kendi adaletsizliklerinin kurbanı olduğunu defalarca gösterdiğini ifade etti. 

 Tüm hukukçulara çağrıda bulunularak, hukukun biat kültürüne kurban edilmemesi gerektiği ifade eden Topal, adaletin halkın ve hakikatin hizmetine sunulması gerektiği belirterek "Savunma olarak bizler hiçbir zaman susmadık. Adaletin üstünlüğünü ve savunmanın bağımsızlığını savunmaktan vazgeçmedik" dedi. İşte o açıklama;

Son günlerde yaşananlar, Türkiye’de hukuk devleti ilkelerinin sadece aşındırıldığını değil, aynı zamanda bilerek ve isteyerek yıkıldığını göstermektedir. Adaletin evrensel ilkeleri yerine, ideolojik hedeflere ve siyasi çıkar hesaplarına dayalı bir yargı mekanizması inşa edilmeye çalışılmaktadır. Sinema sektörü üzerinden yürütülen soruşturmaların, Gezi olaylarına uzanan hayali bağlarla ilişkilendirilmesi, siyasetin tutuklamalarla dizayn edilmeye çalışılması, hukukun adaleti değil, baskıyı tesis etme amacıyla kullanıldığını bir kez daha açıkça ortaya koymaktadır.

 İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 12 yıl önce gerçekleşen Gezi olayları sırasında basının tavrının araştırılmasına ilişkin başlattığı soruşturma, yalnızca geçmişe dönük bir hesaplaşma değil, aynı zamanda geleceğe yönelik bir tehdittir. 

Yargının, siyasi iktidarın talepleri doğrultusunda şekillenen bu kararları, güncel davalarla sınırlı kalmamış, geçmişte ve bugün kadınların yaşam hakkını savunması gereken hukuk mekanizmasını da aynı bakış açısıyla çökertmiştir. Yargının, iktidarın ne dediğine odaklanan kararları, İstanbul Sözleşmesi'nden hukuksuzca çıkılmasından aldığı cüretle, Pınar Gültekin davasında yerel mahkemeden dahi geri, toplumda infial uyandıracak kadar hukuk dışı bir karar vermeyi başarabilmiştir.

Bu dönemde savunma mesleği ise özellikle hedef alınmaktadır. İstanbul Barosu’na yönelik hukuksuz girişimlerle başlayan süreç, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Fırat Epözdemir’in hukuka aykırı biçimde tutuklanmasıyla devam etmektedir. Bu tutuklama, yalnızca bireylerin özgürlüğüne değil, baroların bağımsızlığına ve savunmaya yönelik ağır bir saldırıdır. Benzer şekilde, avukat Sezin Uçar’ın gözaltına alınması, hukukçulara yönelik baskıların ne kadar derinleştiğini, savunma hakkının ve avukatların mesleki özgürlüklerinin nasıl hedef alındığını bir kez daha ortaya koymuştur.

Bugün, geçmişteki Zekeriya Öz dönemi gibi, başta İstanbul başsavcılığı olmak üzere yargı eliyle yeni bir hukuksuzluk düzeni inşa edilmekte; yargı, toplumu şekillendirme ve muhalefeti susturma aracı olarak kullanılmaktadır. Bu süreç, yalnızca bireylerin hak ve özgürlüklerine değil, toplumsal barışa da doğrudan saldırıdır. Oysa tarih, adaleti hiçe sayanların, yarattıkları mekanizmanın bir gün kendi adaletsizliklerinin kurbanı olduklarını defalarca göstermiştir.  

 Savunma olarak bizler hiçbir zaman susmadık, adaletin üstünlüğünü ve savunmanın bağımsızlığını savunmaktan vazgeçmedik. Bu sebeple hâkimlere, savcılara ve tüm hukukçulara çağrımızdır: Hukuku biat kültürünün kurbanı yapmayın. Adaleti bir iktidarın değil, halkın ve hakikatin hizmetine sunun. Çünkü adaletin olmadığı bir toplumda, er ya da geç herkesin özgürlüğü tehdit altında olacaktır.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.