Bulut: Kadınları yaşatabilmenin tek yolu İstanbul Sözleşmesi
Bulut, kadınları yaşatabilmenin tek yolunun İstanbul Sözleşmesi'ni fırlatıp atmak değil, yükümlülüğünü yerine getirmek olduğunu kaydetti.
CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, “Kadının yaşam hakkını savunan İstanbul Sözleşmesi'ni yürürlükten kaldırmaya çalışanların eline gelecekte katledilecek her bir kadının kanı bulaşır” dedi.
CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, TBMM Genel Kurulu’nda kadına yönelik artan şiddete dikkat çekti. Bulut, “Şule Çet, Emine Bulut, Ceren Özdemir, Özgecan Aslan. Buradan hepsinin adını saymaya kalksak saatler sürer. En yakınları tarafından yaşam hakları elinden alınan, katledilen kadınlardan sadece birkaç tanesi bunlar ve bugün bu utanç verici tabloya 27 yaşında hayatının baharında aramızdan kopartılan Pınar Gültekin de eklendi. Allahtan rahmet diliyoruz, acılı ailesine sabırlar diliyoruz” dedi.
ELİMİZİ VİCDANIMIZA KOYMA ZAMANI
Neredeyse her gün bir kadının, erkek şiddetine kurban gittiğini belirten Bulut, geçtiğimiz ay 27 kadının öldürüldüğünü, 23 kadının da şüpheli şekilde ölü bulunduğunu söyledi. Bulut, bu rakamlar sadece birer istatistikten ibaret olmadığını, öldürülen kadınların birilerinin annesi, birilerinin kardeşi, birilerinin evladı olduğunu ifade etti. Bulut, “Kadınların can güvenliğini sağlayamıyor isek, polislerin koruması altında hatta sığınma evlerinde bile kadınlar öldürülüyor ise elimizi vicdanımıza koyup düşünmemizin zamanı gelmiştir. Meclisin, her birimizin, özellikle de iktidar milletvekillerinin sorumluluğu var” ifadelerini kullandı.
ÇAĞDIŞI ZİHNİYETLE SORUNU ÇÖZEMEYİZ
Kadınların yaşam sorununun bir an önce çözülmesi gereken en büyük sorun olduğunu kaydeden Buut şöyle devam etti:
Her bir kadın katledildiğinde buradan kınıyoruz, lanetliyoruz, sosyal medyada paylaşıyoruz, taziye mesajları gönderiyoruz ancak sorun çözülmüyor. Kadınlara yönelik şiddetin çözülmesi için yasalarımız var; mevcut yasamızda, mevzuatımızda 6284 sayılı Yasa var. Ayrıca ilk imzacı olduğumuzdan gurur duyduğumuz İstanbul Sözleşmesi var ama uygulama yönünde ciddi bir siyasi irade olduğu da açık. Öncelikle kararlı bir siyasi irade lazım ve yasaların eksiksiz uygulanması lazım. Kadınla erkeği eşit olarak görmeyen, fıtratına aykırı diye kadının toplum içinde bile görülmesine tahammül edemeyen, kadını sadece aile içinde tarif eden bir zihniyetle bu sorunu elbette çözemeyiz. "Kadın evin süsüdür, kocadır sever de döver de, örtüsüz kadın perdesiz eve benzer, kadınlar iş aradığında işsizlik yükseliyor, kadın edepli olmalı, kahkaha atmamalı." söylemleriyle kadını ikinci plana iten bir bakış açısıyla elbette bu sorunu çözemeyiz. Ya da "Cennet anaların ayaklarının altındadır." diyerek ağzımıza pelesenk edip annemizin önce bir kadın olduğunu da görmezden gelirsek yine bu sorunu çözemeyiz.
YARGI, KATİLLERİ CESARETLENDİRİYOR
Mahkemelerde takım elbise giydi diye, sakal tıraşı oldu diye iyi hâl ya da tahrik indirimi uygulanıp katillerin âdeta cesaretlendirildiğini kaydeden Bulut, kadına yönelik şiddeti önlemenin yolunun, öncelikle bu zihniyetle mücadele etmekten, kadın ve erkek eşit olduğu gerçeğini özümsemekten geçtiğini bildirdi. Bulut, “Kadınları yalnızca iyi bir ev kadını, iyi anne, iyi eş ya da bu konuda sadece iyi aile bireyi olarak makbul görmek; kadını yok sayan, ikinci sınıf gören zihniyetle biran önce yüzleşmek gerekiyor. Yargısıyla, medyasıyla, iktidarı, muhalefetiyle topyekûn bir mücadeleden amasız, fakatsız şiddete karşı tek ses olmaktan geçiyor. Örneğin toplumda tüm kesimler çocukların küçük yaşta evlendirilmesine karşı çıkmalıdır, bunun bir suç olduğu açık, net bir şekilde ifade edilmelidir. Kadınlara yönelik şiddette en küçük bir tolerans gösterilmemelidir” dedi.
KADINLARDAN KORKAN ZAVALLIDIR
Kadının eşitlik mücadelesinin tarihin en eski, en yaygın adalet arayışı, çağdaşlık mücadelesi olduğunu kaydeden Bulut, kadın ve çocuk haklarının hiçbir siyasi partinin malzemesi, öznesi olamayacağını belirtti. Kadın haklarını savunmanın, erkek şiddetinden korumanın siyasilerin ayrılacağı değil birleşeceği bir konu olduğunu kaydeden Bulut, "Çağdaş ülkelerde kadının bedeni ve tercihleri üzerinden siyaset yapılamaz. Kadının kaç çocuk yapacağına, hangi yöntemle yapacağına ve ne giyeceğine muktedirler karar veremez. Kadının kendisi karar verir. Kadınların özgürlüğünden korkanlar ancak zavallılardır, özgüveni olmayanlardır” ifadelerini kullandı.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ YÜRÜRLÜKTEN KALDIRMAYA ÇALIŞANLARIN ELİNE KATLEDİLECEK HER BİR KADININ KANI BULAŞIR
İstanbul Sözleşmesi’nin, aileyi toplumsal eşitlik üzerinden tanımladığına dikkat çeken Bulut, bugün İstanbul Sözleşmesi'nin tekrar gündeme gelmesinin en önemli sebebinin, kadınları hizada tutma anlayışının ve aile içinde erkeğe itaat ettirme anlayışının bir tekerrürü olduğunu söyledi. Kadını erkek mülkiyetine sokmak isteyen bu anlayışın, köhne bir anlayış olduğunu ifade eden Bulut şöyle devam etti: Kadınların katledildiği, yaşam haklarının ellerinden alındığı bu ortamda İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamak istemeyenlerin eline Pınar'ın kanı bulaşır. "Aile yapısını bozuyor." safsatasıyla İstanbul Sözleşmesi'ni tartışmaya açanların eline Ceren'in kanı bulaşır. Kadının yaşam hakkını savunan İstanbul Sözleşmesi'ni yürürlükten kaldırmaya çalışanların eline gelecekte katledilecek her bir kadının kanı bulaşır. Kadınları yaşatabilmenin tek yolu, 2014 yılından beri yürürlükte olan, ilk imzacısı olduğumuz ve övündüğümüz İstanbul Sözleşmesi'ni fırlatıp atmak değil yükümlülüğünü yerine getirmektir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.