1. HABERLER

  2. YAŞAM

  3. Bit Pazarı, Nihat Genç kitapları ve Dua
Bit Pazarı, Nihat Genç kitapları ve Dua

Bit Pazarı, Nihat Genç kitapları ve Dua

Bit Pazarı, Nihat Genç kitapları ve Dua

A+A-

16 Nisan Sabahı erkenden Adana Bit Pazarına gittim. Ana baba günüydü. Adeta Bit Pazarına nur yağmıştı. Lüks mağazalara gidemeyen yurdum insanının buyuk bir çoğunluğu benim gibi ikinci el eşyalarda bile pazarlık yapıyorlardı.

NİHAT GENC’İN KİTAPLARI

Sevgili Yazar Dostum Nihat GENC’in Yurduma Alcakları Uğratma ve Veryansın adındaki kitaplarını hurdaların içinde görünce şaşırmadım, kıskanmadım sembolik bir ücretle aldım. Altının değerini sarrafı bilir esprisince, kısa boylu, tıknaz basında bir külahı olan satıcıya mertçe sordum Nihat GENÇ’i  tanıyor musun?

“VALLAH BEN TÜRKÇE BİLMEZ” 

Kitapları satan pazar esnafı Suriyeliydi, okur yazar değildi ve Türkçe bilmiyordu. Gayri ihtiyari Kahramanmaras Binboga yöresine ait su türkü sözleri döküldü dudaklarımdan gözyaşlarıyla birlikte bit pazarının kalabalık sokaklarına.

HUMA KUŞU 

Gögde uçan huma kuşu,Ne bilir dalın kıymatın, Kargayı dala kondurman, Ne bilir elin kıymatın Kahvelerde laf atanlar, Gerçeğe yalan katanlar, Sonra beyliğe yetenler, Ne bilir gülün kıymatın Çift sürüp bider ekmeyen, Meydana sofra dökmeyen, Arıya hizmet etmeyen, Ne bilir balın kıymatın. Bunu diyen Deli Boran, Küçükcekten yetim kalan, Bir görmeye deve veren, Ne bilir malın kıymatın.” 

OGLUM MUHAMMET

Aracıma binip Yenidoğandaki deprem hasarlı evime vardığımda Nihat GENC’in kitaplarını elimde gören Küçük oğlum Muhammet: “Baba demek bu adam senin arkadaşın tebrikler. Dur sana internetten bu adamın Deprem Duasını dinleteyim.” dedi. Ve dinledik. Siyasi gündemin nerdeyse gölgede bıraktığı asrın faciası ile ilgili DUA’yi isterseniz yazı lisanıyla istersenizde YouTube’dan sesli olarak dinleyebilirsiniz. 

DEPREM DUASI

Ovalar yarıldı. Dağlar kırıldı. Şehirler patladı. Altımızda yer deniz dalgaları gibi sallandı! Onbinlerce apartman yerlere kapandı. Başımıza beton yağdı. On şehir bir anda karanlığa gömüldü. On milyon insan çok soğuk bir gecede yataksız evsiz ekmeksiz anasız babasız evlatsız susuz toz toprak beton altında nefessiz kaldı. Arzın merkezi açtı ejderha ağzını, yuttu onbinlerce minicik çocuğumuzu. Kara gözlü kızlarımızı sen bize bağışla Allahım. Bir anda neye uğramış hareketsiz felç donmuş zavallı çaresiz ilaçsız dermansız askersiz doktorsuz fırınsız kalakaldık. Feryatlarımızı duyan olmadı. Mahşer yeri gibi anne çocuğunu baba evladını duyamadı, kimse feryatlara yetişemedi. Sabredilecek acı değil. Bu tarihlerin en kara günü. Enkaz altında evlatlarımızı arayacak kurtaracak gücümüz kalmadı, sen ‘kurtar’ yarabbi. Hacet giderecek helamız, ölümüzü saracak kefenimiz kalmadı. Takatımız kalmadı Allahım. Bizi bu firavunların elinden sen kurtar yarabbim. İhtiyacımız olan kalplerimize sabrı merhameti ancak sen verirsin yarabbim. Allahım neydi günahımız. Kudurmuş para hırsımız mı. Tarikatlarda tecavüze uğrayan çocuklara sessiz kalışımız mı? Dinden Allah’tan ahlak’tan insanlıktan uzaklaşmamız mı? En korkunç imha savaşları bu kadar tahripkar olamaz! Mahvolduk Allahım! Sodom Gomore gibi helak etmek Pompei gibi karanlığa gömmekle mi cezalandırıyorsun bizi! Onlarca atom bombası atsalar ancak bu kadar helak olur. Sen büyüksün yarabbim. Affet bizi yarabbim, sağ kalanlarımız varsa sen onlara güç ver! İşlediğimiz günahları biliyoruz. Kara cehaletin peşine ‘mübarekler’ deyip takıldık! İnsiyatif alamayan kişiliksiz sorumluluk bilmeyen yobazların boklu donlarını kokladık. Nasıl bir felaket Allahım, 80 milyon kanımız dondu nutkumuz tutuldu. Enkaz altında ninelerimizin çocuklarımızın kafaları paramparça. Ey büyük Allahım, bizi kurşun bizi savaş öldürmez bizi açlık yokluk bu kadar zavallı bırakmazdı. Ne günah işledik Allahım. Yarattığın canlılara otlara çiçeklere kuşlara verdiğin nimetlere şükürsüz kibirli mi davrandık. Sırf koltuk uğruna Müslümanı Müslümana kardeşi kardeşe mi kırdırttık. Ey büyük Allahım, Azrail tek tek çelik tırpanıyla her birimizi biçseydi  mahvımız bu kadar büyük olmazdı.Büyük Allahım sana karşı gelemem senden sual edemem, daha dün on milyon mülteci aç çıplak çadırlarda sersefil perişandı, bugün biz çadır dahi bulamıyoruz. Ver cezanı milletçe utanalım acı çekelim, yediğimiz zehir zıkkım olsun, ama çocuklarımızı tarlalarımızı elimizden alma yarabbim. O çocuklar ve o tarlalar için sabah erkenden kalkıp ya bismillah deyip iş başı yapıp çok çalıştık yarabbim! Şehitlerimizin kanı annelerimizin duaları hatırına sen bağışla yarabbim. Gururumuzdan eser kalmadı. Çok ölümcül yaralar aldık paramparça olduk! Bizi milletimizi dağıtma Allahım. Bu güzel cennet toprakları hak etmek için bir bin yıl daha nefes var yarabbim! Birbirimize sarılıp birbirimizle kardeşleşip bölüşüp huzurunda yemin ediyorum, bize insan onurumuzla yaşamak için bir şans daha ver yarabbim! Toprağımızı ve çocuklarımızı hak etmek ve gözlerindeki ışığını yeniden görmek ve serin rüzgarlarını ve yumuşacık yağmurlarını hak etmek için, söz veriyorum, bir daha paranın kibrin peşinde azıtmayacağız! Çiçeklerimize goncayı tarlalarımıza fidanı ışığını güneşini bizlere baharını çok görme yarabim! Sorumsuz canavarlar elinde haritadan değil insanlıktan silindik! Yardım et Allahım, bu utancı üstümüzden nasıl atacağız! Makam hırsı yarabbim, ne durdurulamaz ne kanlı bir savaşmış! Yeri göğü yaratan sen değil misin? Arzın altındaki öfkeye dur de, nankör küstah nasipsiz şükürsüz firavunlarına dur de! Servetle altınla malikanelerle ne oldum delilerine  saraylara doymayan küstah ve insafsız idarecilerin elinden sen bizi kurtar! Biz yoksul insanlarız bir sarılmayla doyarız, çocuklarımıza milletimize sarılmayı bize nasip et yarabbi! Gök gürültüsünden büyük ahımızı yerde koyma yarabbim! 

Yüksel Mert Özel Haber 

Adana/TÜRKİYE

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.