Benden Sonra Tufan Partisi İcraatın Dışından (2)
Sedat Memili yazdı...
DÜNYA KİMİN ÇEVRESİNDE DÖNER
İnsanlar kendilerini dünyanın merkezi zannederler. (Bu cümleyi Aleksandr Soljenitzin’den yürüttüm. Biliyorsunuz Soljenitzin, partimizin Kahramanmaraş Merkez İlçe Başkanıdır) Hayret yahu! Gerçekten de her insan dünyanın kendi çevresinde döndüğünü düşünür. Oysa dünya benim çevremde dönmektedir. Parti Başkanınız olarak benim çevrem olmazsa, siz dönen bir dünyadan yoksun kalırsınız. Hatta dünya döndükçe, merkez kaç kuvvetiyle sağa sola savrulursunuz.
Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeden her vatandaşım yaşadığı dünyanın dönmesinden eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir.
Partimiz iktidara geldiği günden beri, vaat ettiği eşitlikler denizinde siz vatandaşlarımızı yüzdürmeye kararlıdır.
Herkes bana saygı gösterme ve işaretimi bekleme özgürlüğü karşısında eşittir.
Herkesin, düşündüklerimi bilmeme ve manevralarım üzerinde mantık yürütmemeye hakkı vardır. Sadece danışmanım Coni ile birkaç arkadaşım bu ayrıcalıktan müstesnadır.
Herkes eşit olmama koşullarından eşit olarak yararlanır.
Elbette eşitliğin de bir sınırı vardır.
Her ne kadar sınırların eşitliği yok ise de, eşitliğin sınırlarına saygımız vardır.
Dönen dünyanın merkezinde bulunan ben deniz, doğal olarak parti merkezinin de merkezindeyim.
Eğer ben varsam, düşünce ve planlar vardır. Hangi ölü bizzat bir eylemde bulunabilir? Gerçek varlık benim duyularımla kavradığımdır. Duyularım olmazsa ne varlıktan söz edilebilir ne de gerçeklikten. Şu karşımda görülen bina, ben gördüğüm için vardır. Gözlerimi kapatsam o bina karanlıklar içinde kaybolur. Gerçekte orada öyle bir bina yoktur. Onu var eden, gözlerimle görmem ve ellerimle tutmuş olmamdır.
Bir ateşe dokunursam sıcaklığını hissederim. Ancak o dokunma duyum ile ateş, kendi varlığını ortaya koyar.
Ben altını imzalarsam bir kanun hükmündeki kararnamenin değeri vardır. Altı tarafımdan imza edilmemiş bir kararnamenin yazılı olduğu kâğıt, mahalle bakkalında leblebi külahı olmaya mahkûmdur.
Ben acısını duyarsam, binlerce hektarlık arazilerin ekilmeden boş kalması bir anlam kazanır. Gözlerimi yumar, kulaklarımı tıkarsam, boş araziler tamamen meçhulde bir iz olarak kalır.
Şu halinden şikâyet eden ve yollara dökülen işçilerin siz var olduğunu zannediyorsunuz. Onlar yumruklarını havaya uzatmış “ekmek” diye bağırırlarken, kaldırımda el yordamıyla yürüyen kör ve sağır adam için ne anlam ifade ederler? Hiç.
Duymayan bir kulak, görmeyen bir göz için çığlıklar, doğduğu yerde ölürler.
O çığlıklar benim duyumsadığı kadardır.
Demek ki sorun varlıklarda değil, onları duyumsamakta.
Duyularım tamamen kendim için vardır. Kendi için var olmayı beceremeyen hangi siyasi parti lideri başkaları için var olmayı becerebilir. İşte, kendi için var olmayı beceremeyen Allande; yok oluşu ne kendine yaramıştır ne de kendisinin peşine takılanlara.
Güneşten korunmak istiyorsan, hangi kağnının gölgesine sığınacağını iyi bilmelisin. Yanlış ata oynarsan, bu cihanda tepe taklak yere düşersin.
Eğer ben kendi varlığımı koruyorsam, sizlerin benimle gurur duyması içindir.
Ben yok olursam, gurur duyacağınız mübarek bir şahsiyetten yoksun kalırsınız.
Sizin gururunuzu sonsuza kadar var etmek için kendimi yıpratmama görevim vardır.
Verdiklerimle yetinmenizin ödülü olarak, varlığımla gurur duymanızı sağlıyorum. Üstelik bu duyduğunuz gururdan vergi, harç gibi ödentiler talep etmiyorum. Ama yine de bağışlarınızı kabul ederek sizleri onurlandırmaktan geri kalmayacağım.
Ne olacak şu fani dünyada, benim gibi bir büyüğünüzü mutlu etmekten ne kaybedersiniz.
Varlıklara duyularıyla anlam veren ben, cebinizdeki ve yastık altınındaki varlıklarınızı da değerlendirme fedakarlığında bulunacağım. Onları saklama zahmetinden sizi kurtarıp, şu fani dünyada sizi huzura, iktidarımı da sonsuza ulaştıracağım.
Söz veriyorum.
Tanrım! Ne kadar akıllıyım; Kendimi kıskanıyorum
(*) Benden Sonra Tufan Partisi Kitabından…
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.