Ayşegül Kavas ile Ebru Sanatı: Ebru Suyun Yüzeyi
Ebru, su yüzeyinin fotoğrafıdır
04 – 09 Aralık 2023 tarihleri arasında Adaba Büyükşehir Belediyesi fuayesinde Geleneksel El Sanatları Sergisi Açıldı…
Sergi kısa adı KOPART01 olan Adana Sanat ve Tarım Ürünleri Üretim Kooperatifi tarafından organize edilmiş. Sergi ile ilgili Kooperatifin Yönetim Kurulu Kurucu Üyesi olan Suat Çavuşoğlu’ndan ve Sayın Bekir Sıtkı Özer’den davet aldım.
Serginin açılışına yetişemedim ertesi gün gittim. Kendimi olağanüstü eserler karşısında buldum.
Kooperatifin kuruluşu ve amaçları başka bir yazının konusu olmak kaydıyla ben sadece orada karşılaştığım ve tanıştığım Ebru Sanatçısı Ayşegül Kavas ile sohbetimi paylaşacağım.
Ayşegül Kavas Kimdir?
“2007’yılından beri Kültür Bakanlığı’nın bir sanatçısıyım. Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde farklı fragmanlar ve farklı konularda ebru üzerine sergiler açtım. Bugün gördüğünün, 11 veya 12 sergimdir. Derneğimiz Kopart01’in etkinliği ile gerçekleştirdik. Derneğimiz bir yılını tamamladı. Ve bu etkinliği gerçekleştirmiş olduk.
Biliyorsunuz bu serginin davet metninde gördüğünüz sanatçı arkadaşlarımız var. Ebru dalında ben katkı sunuyorum. Geleneksel sanatlar adı altında olduğu için, farklı farklı çalışmaları gerçekleştirdik…”
Sayın Kavas, Ebru sanatı hakkında bilgi verirken, bir aynanın karşısında durdu ve çerçevesine yapmış olduğu ebru desenleri hakkında detaylı teknik bilgiler verdi. Ayna karo şeklinde plakalar ile çevrelenmişti. Her plakanın ayrı ayrı tekniklerle elde edildiğini duyunca çok şaşırdım. Akasya Ebrrusu… Battal ebrusu vs… Araya girip sordum:
“Ebru sanatı deyince sade bir insan ne anlamalı?”
“Etimolojik olarak kelimenin anlamı Ab ile ru sözcüklerinden gelmiştir. “Ab”, su; ru, ise yüz demek. Yani “Ebru “Suyun Yüzü” anlamındadır.
Ya da Farsça’da “Bulut” anlamına gelen Ebr’den türediği sanılmaktadır. Yaklaşık 14’ncü yy’dan beri hayatımızda olan bir sanat olarak biliniyor. Moğollardan geldiği düşünülmektedir. Japonya’da bin ikiyüzlü yıllarda “Suminagashi” adıyla benzer teknikler kullanılmıştır.
Bu sanatın, suyun üzerine her hangi bir kontrol uygulanmadan normal suyun üzerine boyalar atılır ve onlar kâğıda alınır. Ebru bu şekilde bir uygulama. Anadolu’ya gelince biz, daha iyi sonuçlar alabilmek hangi teknikleri uygulayacağımız konusunda çalışmalar yaptık. Özellikle 14.’ncü yy’dan sonra, lale figürü, çiçek figürü battal dediğimiz tekniğin yoğun olarak kullanıldığı çalışmalar ortaya çıkartılmıştır.
Ebruda yapılan her bir ürün, bir sanat eseri değeri taşır; çünkü aynısının bir tekrarı söz konusu değildir. Taklidi ya da tekrarı söz konusu olamaz. Ancak, benzeri yapılabilir. O da koşullar değişmediği sürece.
EBRUNUN SAHTESİ OLAMAZ
“Bu nedenle Osmanlı Devleti’nde anlaşmaların yazıldığı fermanların kağıtlarında ya da kanunnamelerin yazıldığı belgelerde veya kitaplarda ebru sanatı kullanılır. Yakın tarihe kadar, değerli kağıtlar, hisse senedi, tahvil vs gibi belgelerin üzerinde de uygulanmıştır. Böylelikle üzerinde herhangi bir tahribat, tahrifat yapılması önlenmiş olur. Ebru sanatıyla yapılmış bir kağıda deformasyon yapılamaz.
Bu yönüyle ebru sanatı değer içerir…”
TASAVVUF BOYUTU
“Ebru sanatını bir zenaat olarak düşünmek lazım. Babadan oğla, ustadan çırağa, nesilden nesile aktarılarak geliştirilmiştir. Normalde ebru bir zanaat, meslektir. Zamanla, zanaat öğesi geri plana düşmüş ve sanat öğesi ön plana çıkarılmıştır.”
FUAT BAŞAR’IN ÖĞRENİSİYİM
Ayrıca şahsım olarak bu mesleği okulunda veya kursunda öğrenmedim. 1996 yılında öğretmenlik formasyonu almıştım. O zaman içerisinde çok çok değerli ustaların tezgâhından geçme şansım oldu. İstanbul’da Cafer Ağa ve Özbekler Tekkesi vakfiyesi vardır. Orada klasik, geleneksel sanatlara ağırlık verilir ve usta çırağını seçer. Herkesin öğrenme şansı yoktur. Öncelikle o sanatın uğruna ezilmeniz gerekiyor. Fırça yapımından başlayarak, boyaların yapımı aşamasına kadar, çok farklı aşamalardan geçiyorsunuz. Ve o şekilde öğreniyorsunuz.
Benim ustam Fuat Başar, çok değerli bir mutasavvıftır. O, şöyle ifade eder: “Ebruda, sanatı uyguladığımız tekneniz hayatınızdır. Hayatınıza ne kadar hâkimseniz, teknenize de o kadar hâkimsiniz” derdi. Burada neyi kastediyor? Fırçanızı tekne üzerine sallıyorsunuz, bu sizin cüzi iradenizdir. Fırçanızı öyle sallıyorsunuz ki, istediğiniz noktaya istediğiniz kadar boya atma kapasitesine sahip oluyorsunuz.
Ama bir de külli irade, Rahman iradesi, yaratıcı irade vardır. İşte bu iki iradenin birleşerek ortaya koyduğu tek sanat dalıdır, ebru sanatı.
Yani “Bugün canım sıkıldı ebru yapayım barı” deyip teknenin başına geçtiğiniz zaman hiçbir şey yapamayabilirsiniz. Kendi egonuz öne çıktığı zaman, sanatın ruhu buna engel olur. Rahman iradesiyle birleşip teslimiyete geçmeniz lazım. Bu teslimiyeti uyguladığınız zaman, başarınız ve performansınız o kadar ortaya çıkar…”
Burada araya girmek istiyorum, Adana vali yardımcısı merhum Azmi Yeşil kişisel dostumdu. Onunla en çok tartıştığımız konulardan biriydi bu teslimiyet duygusu. Hakka yürümeden önce, böylesine bir teslimiyetin en muhteşem özgürlük olduğuna ben de kanaat getirdim. Sayın, Ayşegül Kavas, bu teslimiyetin özgürlük olduğunu kendisi de teyit etti…”
SUYUN HAFIZASI
Suyun hafızası denilen bir gerçeklik vardır. Hocam derdi ki; “Kötü insan, haset insan, kendisiyle barışık olmayan insan, kendisiyle evren arasındaki o ince çizgide hemhal olmamış insan ebru yapamaz….
Tekne başına geçtiğiniz zaman o teslimiyeti yaşamanız gerekir. Teknenin içi ile hemhal olmanız gerekir.
Ebru sanatçısı Ayşegül Kavas’ın anlattıkları sadece bu bilgilerle sınırlı değil… Ebru ve Tasavvuf konusunda çok derin konulardan söz etti.
O konuları başka bir yazıma bırakmak istiyorum.
FATTİH YÜKSEL VE
Sergide Kopart01’in kurucu Başkanı Fatih Yüksel ile tanıştım. Sayın Bekir Sıtkı Özer dostumuz ile bir aradaydı. Kopart hakkında bilgi verdi:
“Kısa Ada Kopart01 olan, “Adana Sanat ve Tarım Ürünleri Üretim Kooperatifi”nin: Toplumlara mal olmuş, onlarla yaşamış geleneksel sanat ve zanaatlarımızdan kaybolmuş olanları ortaya çıkarmak, kaybolmakta olanları tekrar canlandırmak, halen yaşayan ve yaşatılanları korumak ve geliştirmek amacı ile kurulduğunu anlattı…”
KİŞİSEL İZLENİMLERİM
Sayın Kavas’ın Ebru sanatı hakkında anlattıkları duygu ve düşüncelerimde derin faylar oluşturdu. Ebru hakkında düşüncelerim:
Ebru, suyun lisanıdır. Su, ebru ile konuşur. Ebru, suyun sözlerinin rengidir. Bu sözlerin anlamı da onu izleyen kadardır. Sanatçı burada, suyun sözlerini ve duygularını en net şekilde kağıda aktaran bir sanatçıdır. Ebru sanatçısı, sanatının bütün inceliklerini suya ve boyaya adamış profesyonel bir fotoğrafçı gibi, suyun portresini kâğıda döker.
“Ebruda yapılan her bir ürün, bir sanat eseri değeri taşır; çünkü aynısının bir tekrarı söz konusu değildir…”
Bence sonsuzluğun sırrı bu ifade içinde gizlidir. Bu cümle bize sonsuzluğun, suyun yüzeyi ile nasıl tanımlanacağını gösterir.
Su yüzeyinin insanların genleri ya da parmak izleri gibi, tek ve benzersiz olduğunu öğrendim.
Nasıl ki hat sanatının ruhunu, Eğitimci / Hattat Sayın Mesut Dikel Beyefendi’den öğrendiysem, Ebru sanatının ruhunu da Ayşegül Kavas Hanımefendiden öğrendim.
Arşimet, dünyayı kaldırma günü kaldıraç’ta buldu. Hat sanatı çizgide… Çizgi keşfedilince bütün sanatlar, duygular, yaşamlar, anlayış ve kavrayışlar çizgiyle ifade edilir oldu.
Herkes kendi heykelini yapar sözünü tadil ediyorum; herkes kendi ebrusunun motifidir.
Yılarca ebru sanatının incelik ve özelliklerini bilmeden izlemişim, Sayın Ayşegül kavas, beni sanatın ruhuyla tanıştırdı. Kendisine teşekkür ederim.
07.12.2023 – Adana
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.