1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. Atatürk’ü Karşılamaya Gitmiyorum
Atatürk’ü Karşılamaya Gitmiyorum

Atatürk’ü Karşılamaya Gitmiyorum

Kan ile devletleştirdiğiniz limanlar, oto yollar, depo ve antrepolar, tekstil fabrikaları, demir çelik, şeker fabrikaları, hava yolları, hastaneler… Artık bizim değil. Siz kapitülasyonları söküp attınız, biz geri getirdik.

A+A-

Paşam,

Bu gün Adana’ya gelişinizin 99. Yıl dönümü bir dizi etkinlikle anılacak…

Sizin gelişinizin temsili bir sunumu yapılacak.

Bir gazimiz, siz temsilen, tren ile otogara gelecek, şehrin ileri gelenleri sizleri karşılayacak ve getirilen bayrağı öpüp alnına koyacak.

Güzel ve duygulu konuşmalar yapılacak sizin için…

En fazla da Adana’da dediğiniz; “Ben de bu vakain ilk hissi teşebbüsü bu memlekette bu güzel Adana’da vücut bulmuştur” sözünü söyleyip duracaklar…

Dün de söylemişlerdi. Bu günde söyleyecekler. Yarın da…

Mehter takımı kahramanlık ve kurtuluş marşları çalacak.

Tören Atatürk Parkı’ndaki Atatürk Anıtı’nda sona erecek…

Oraya insanlar gelecek, doluşacak, göğüslerinde sizin resminiz olan rozetler asılı olacak…

Orada, kentin yöneticileri, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, bilmem hangi partinin il ve ilçe temsilcileri hazır bulunacak…

Sizi ve bu ülkeyi nasıl kurtarıp kurduğunuzu coşkuyla anlatacaklar…

Ben bu anma ve törenlerin içinde olmayacağım Paşam.

Size saygı duyduğum için bu törenlere katılmayacağım…

Sizin huzurunuza çıkmayacağım…

 

Paşam,

Siz, 1923 yılında bu şehre demir yollarıyla geldiniz. Geldiğiniz demiryolu yabancılara aitti. O güzel Cumhuriyet yönetiminde yaptığınız ilk iş 1929 yılında bu hattı, yabancı şirketlerden alıp, millete verdiniz… 

Aynı gün Latin harflerine geçtik.

Şimdi bu demiryolları yıllarca ihmal ettik karayolunu ön plana çıkardık. Bu günlerde demiryollarının yine yabancılara satışı gündemde.

Geldiğiniz yollarda gördüğünüz bereketli toprakları işleten köylüyü, “Yurdun Efendisi” ilan ettiniz. Biz bu gün o köylüleri, bir tutam buğdaya muhtaç ettik.

Yabancı işgallerin tarumar edemediği köyleri, birkaç kararname ile mahalle statüsüne alıp, onların şehre göç etmelerini sağladık.

Onları, tohum ile, mazot ile tutsak ettik.

Siz Adana’da traktörün, biçerdöverin üzerinde görüntülendiniz… Bu üretim devriminin simgesi oldu…

Traktörler, tarımsal üretimin birer kalesi idi. Şimdi o kaleler beton mikserlerine kurban edildi.

İnanmayacaksınız Paşam, Zeytinyağı ve buğday, arpa gibi ürünler ithal ediyoruz…

Yurdumun topraklarını gördükten sonra bana: “gerçekten ayçiçeği yağı, buğday arpa gibi ürün mü ithal ediyorsunuz?” diye sorsanız size ne cevap veririm.

Hangi yüzle karşınıza çıkarım…

Hangi yüzle, Adana’yı şereflendirdiğiniz günün yıldönümünde sizi anayım…

Ayrıca sizden korkuyorum…

Savaşla, kanla elde edip millete verdiğiniz fabrikaların yıkılıp yerine AVM’ler yapıldığını gördüğünüzde o mavi gözlerinize nasıl bakacağım?

Sulanması için bütün önlemlerin alınmasını emrettiğiniz bu ovaların, üç beş kişinin zenginliği uğruna beton yığınlarına dönüştürülmesini gerekçesini nasıl anlatacağım size?

99. Yıl anmalarına gelmeyeceğim Paşam.

O renkli ve göstermelik törenlere katılmayacağım. O içi boş sözleri dinlemeyeceğim..

Türk dilinde yaptığınız devrimden sonra, iş yerleri üzerindeki anlaşılmaz tabelalara bakarken yanınızda olmayacağım. 

Siz her adımda otantik ürünlerin sergilendiği ve satışa sunulduğu dükkânlar teslim etmiştiniz. O dükkânların talih oyunları şubesine dönüştüğünü görünce çatılan kaşlarınızı görmemek için katılmayacağım törenlere.

Milli ve yerli üretim potansiyeli ile kurduğunuz bu ülkemin caddelerinde üretmediğimiz otomobillerin dolaşmasını sizden nasıl saklayabilirim?

Siz büyük taarruz ile ülkeyi kurtardınız. Savaş bitmişti. O an mermi dolu bir sandığı açıp, içindeki mermileri çıkarıp attınız. Yerine kitap doldurdunuz… Ve o zaman dediniz ki; “Asıl savaş şimdi başlıyor…”

Söz ettiğiniz uygarlık savaşı idi…

Gösterdiğiniz yol uygarlık yolu idi…

O zaman 1936 yılında Avrupa’ya ürettiğimiz uçakları sattık. O zaman Avrupa’nın tahıl ambarı olduk… O zaman tarımsal üretimimiz ile refah payımızı hızla yükselttik…

Şimdi borç içindeyiz.

Geçtiğimiz köprüler bizim değil;

Geçtiğimi tüneller bizim değil;

Kan ile devletleştirdiğiniz limanlar, oto yollar, depo ve antrepolar, tekstil fabrikaları, demir çelik, şeker fabrikaları, hava yolları, hastaneler… Artık bizim değil…

Siz kapitülasyonları söküp attınız, biz geri getirdik…

Hayır! Hayır! Anma törenlerinde alanda olmayacağım…

Lütfen beni bağışlamayın…

Bağışlanmayı bile hak etmiyorum.

Sizden sadece zaman istiyorum; biraz zaman.

Hatalarımızı telafi edecek kadar…

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.