Arif Nihat Asya ve Yirmi Dörde Düşen Altı Ok...
Bütün kazançları toplayıp vermeye razı olsak da, onu kazanmak için feda ettiğimiz değerin bir kısmını geri alamayız. Şeref gibi… İtibar gibi… Sağlık gibi… Çocuklarımızın gelecek hayali gibi…
SEDAT MEMİLİ
İnsanın önceliği, geleceğini inşa etmek mi yoksa, geçmişini korumak mı? Elbette bu sorunun cevabı zamanın ve mekânın koşullarına göre değişir. Ama değişmeyen en önemli şey, neyin ne uğruna feda edildiğidir… Yaşamda, gelecek için birçok şey feda edilebilir. Ama sahip olduğumuz öyle değerler var ki, onları feda ettiğimiz zaman bir daha hiçbir kazanç onları geri getirmeyebilir…
Bütün kazançları toplayıp vermeye razı olsak da, onu kazanmak için feda ettiğimiz değerin bir kısmını geri alamayız.
Şeref gibi… İtibar gibi… Sağlık gibi… Çocuklarımızın gelecek hayali gibi…
VE ARİF NİHAT ASYA
Hakkında kitaplar yazılmış Arif Nihat Asya, halkımızın kadrini bildiği ender şairlerimizden biridir. Çok az şairimiz sağlığında Arif Nihat Asya kadar halk tarafından sevilmiş ve saygı duyulmuştur.
Yazdığı her şiir, halkın zihnine bir anıt gibi çakılmıştır. Bu anıtın en üzerinde de “Bayrak” adlı şiiri vardır. Şiir sadece Adana’da değil, ülkemizde kurtuluşun şiiri olarak efsaneleşmiştir.
Tasavvufi ve Milli duyarlılığı yüksek şiirler yazmış, eserlerinde milli mücadeleyi unutulmayan dizelerle anlatmıştır.
Milli bayramlarda CHP kürsüsünden milli duygularla yazdığı şiirleri okumuş ve halkımızın duygularına tercüman olmuştur.
Arif Nihat Asya, 1950 seçimlerinde Demokrat Parti’den milletvekili adayı olmuştur.
Atatürk’ün 6 Ok ilkelerine uygun olarak yetişip eğitim almış ve Bu coğrafyada bu kültürle yetişmiş olmasına karşın, milletvekili adayı olduktan sonra, yani Atatürk’ün 6 ok ilkeleriyle eğitim görüp yetişmesine karşın, Mustafa Kemal ve 6 Ok’a karşı siyasi duruşu ile siyasete atılmıştır.
Yapmış olduğu bir seçim konuşmasında: “Altı okları, on iki olsun. On iki okları yirmi dört olsun ve yirmi dörde düşsün!...” demiştir.
YİRMİ DÖRT’ÜN ŞEHRİMİZDEKİ ANLAMI…
Merhum, Arif Nihat Asya’nın ne demek istediğini anlamak için “Yirmi dörde düşmenin” ne anlama geldiğini bilmemiz gerekir.
Adana’nın Eski Fotoğrafları Grubundan Sayın Orhan Kapılı ve Sayın Sabri Gül ile birlikte her Salı günü saat 11.00’de Küçüksaat TV’de (biraz da reklam yapalım değil mi?) Adana’yı konuşmaktayız.
Adana hakkında bir çok bilgiyi bu dostlar ve grup üyelerinden edinmekteyim. Sabri Bey’e sordum. Yirmi dört ne demek diye? Bana, grupta paylaştığı bir bilgiden söz etti. Şimdi Yirmi dördün ne anlama geldiğini Sabri Gül’ün paylaşımından öğrenelim.
“24 KENEFLERİ”
Bir semte adını vermiş demirciler, çıkma yedek parça, ikinci el çiftçi mallarının satıldığı, hurdacılar arastasının genel adı 24’tür… (Çünkü burada esnafların ve girip çıkan müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak için 24 adet yan yana tuvalet inşa edilmiştir.) O dönemde şehrin en önemli problemlerinden biri, tuvalet sorunudur. Bu sorun sonradan belediye tarafından şehrin muhtelif yerlerine umumi tuvalet inşa edilerek çözülmüştür. (*)
ŞAİR’İN ALTI OK NEFRETİ
Şimdi Yirmi Dört denmekle tuvaletlerin kastedildiğini ve – maalesef – Bayrak Şairi Arif Nihat Asya’nın Altı Ok’u tuvalete layık gördüğünü anlamış olduk.
Türksözü Gazetesi konuyu nasıl değerlendirmiş, S. Nalbantoğlu’nun yazısından izleyelim.
“Edebiyatçı, şimdi de Demokrat Parti’nin Seyhan ili (Adana) Milletvekili Adayı Arif Nihat Asya, kendini Adanalılara seçtirmek için hangi kürsüye çıkarsa evvela Türk Milleti’nin her türlü taarruzlardan ve tecavüzlerden masun tutulması icap eden Anayasası’nda kayıtlı “Halkçılık, Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik, İnkılâpçılık, Devletçilik, Laiklik kavramlarını dillendiren Altı Ok’a en galiz saldırılarda bulunmaktadır.
Bu Altı Ok onun dilinde kâh ızgara maşa, kâh süpürge falan…
Dahası var, yüzlerce vatan çocuğuna edebiyat öğreten bu zat Altı Ok için kürsüden şunları söylüyor.
“Altı okları, on iki olsun. On iki okları yirmi dört olsun ve yirmi dörde düşsün!...”
Adanalılarca Yirmi Dört rakamı malum! Şehrimizdeki fabrikalardan birinin yanında vaktiyle yan yana 24 kenef vardı. Ağzı bozuklardan birisi diğerine hakaret edeceği zaman “Yirmi Dört” diye söverdi. Hani eskiden sokaklarda bazı işsizler, haylazlar birisini kızdırmak için bağırırlardı;
“Atalım… Atalım…”
“Nereye atalım?
“…. Na, Yirmi Dördün içine…
Arif Nihat Asya’nın Anayasamızın ana maddelerinin bir ifadesi olan Altı Ok için yaptığı kaba, çirkin nükteye bir şey söylemeyeceğim…. Onun bu sözlerini halkın sağduyusuna bırakıyorum.
Gönlünüz, Altı Ok’ta yaşayan milli ve kutsi anlamları Yirmi Dörde havale etmeye nasıl razı oldu?...” (*) Yazını bundan sonrası sitem..
Sitem etmekte de haklılar, Çünkü şair, milli günlerde üzerinde CHP yazılı kürsülerden, vatanı, bayrağı ve milli mücadeleyi anlatan şiirler okumakta ve halkın gönlünde taht kurmaktadır.
Bu fotoğraflardan biri, (Belki de tek) Sayın Burhan Öztekin’in arşivinde bulunmaktadır. Kendisi nezaket gösterip, Adana’nın Eski Fotoğrafları grubunda paylaşınca haberdar olduk. Teşekkür ediyoruz.
Bir de Yaşar kemal’in Altı Ok aşkı… Gelecek yazımız…
(*) YİRMİ DÖRT HAKKINDA SABRİ GÜL’ÜN VERDİĞİ BİLGİLER.
“Girişte sağda kambur bir usta kantar imalatı yapardı. Bütün çiftçiler oradan muhakkak kendilerine yarar alet edevat almışlardır. Bu tuvaletler belediyeye aittir ve 24’ü yan yana olduğu için şehirde 24 olarak anılmışlardır.
Tuvaletin önünde de bir seyyar tablacı, dürüm kebap satardı.
Yirmi dört tuvaletlerinin karşısında Şahin ailesinin mahseresi vardı, küncüleri (susam) ,tahin ve helva haline getiren imalathane… Hala hizmet veriyor orada. Onun karşı köşe başında sokağın başı (61 sok.) kelleci vardı. Adamların işi sabahtan akşama kadar koyun kellesi üterlerdi. Büyük küfelerle arabacılar devamlı getirip götürürlerdi. Demirciler arastası sırayla dizili, 20-25 tane kadar. 60’lı yılları hatırlıyorum şimdi bir kaç demirci kalmış. Yan taraf bakırcılar arastası, yanında kalaycılar, kunduracılar arastası, tenekeli çarşı, tenekeciler vardı onlarca, şimdilerde bir veya iki tane kalmış, 4-5 tane, mahsere vardı, onlar hala ayakta… Hatta yenileri eklendi, pide fırınları, kazancılar -Mahir Ekmekçi ailesi- Efe ailesinin hala çalıştırdıkları fırınlar… Eskiden çok garibanlar vardı. Büyüksaat etrafında, urup (çeyrek) ekmek arası az helva ile öğünü geçiştirirlerdi. Fırınlar ekmeği ,urup-yarım-üç urup,bölüp satardı. Şimdi satmıyorlar. O nedenle çöplere ekmekler dökülüyor. Hem günah hem israf…
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.