Adana'yı sel aldı!
Geçmişten bugüne Adana'da sel tarihi...
Yağmur, bir yandan Çukurova'nın bereketi, diğer yanda da felaketidir.
Yağmur her devirde Adana belediyesinin karnesi olmuş ve her devirde belediye "zayıf" not almıştır.
Sedat Memili / Haber - Yorum / Eki deyim ile seylapzede, yeni deyimi ile afetzedelere yardım konusunda şimşek hızıyla hareket eden Adana yöneticileri, selleri önleme konusunda kaplumbağa hızı ile hareket etmişlerdir.
Seyhan Barajı yapımını istisna tutuyorum.
Adana yerel yöneticilerinin gözyaşları, yağmur bitene kadar olmuştur.
Diğer zamanlarda, araziler üzerindeki betonlaşma aşkı, sellere karşı önlem alma isteğine daima galip gelmiştir.
Haber sitemizde (Küçüksaat.com), Editörümüz Taner Talaş'ın "Adana'da Yaşanan Sel Felaketinde CHP Merkezi Neden Sınıfta Kaldı?" başlıklı yazısı görünce, Adana'da sellerle ilgili küçük çaplı bir araştırma yapıp, sizlerle paylaşmanın yararlı olacağını düşündüm.
ŞİİRLERE KONU OLDU
Baraj yapılana kadar Adanalı, bir kışın ortasında bir de baharın başlangıcında sel bekler.
Hatta sel gecikirse; "nerede kaldı bu sel?" diye meraktan gözüne uyku girmez.
Her Adanalı bilir ki Seyhan ve Ceyhan nehirleri haylazlık yapıp taşar.
Adanalı, o dönemlerde sel karşısında çaresizdir.
Bayrak Şairi olarak Adana ve Edebiyat tarihine geçen Arif Nihat Asya, "Seyhan'da Sel" başlığı taşıyan şiirinde:
SEYHAN'DA SEL...
Coş ey nehir, ufuklara haykır... Diyen desin,
Seyhan bu gün de böyle uyanmakta uykudan!
Artık zafer kemerleri dar geldi taşların;
İrkildi köprüler köprüden, şahlanan sudan...
Yer yer söker sular yakınından temelleri
Yer yer uçar uzak çatılar bir uğultudan...
Varsın, girintilerle bir olsun çıkıntıları
Hoşlanmıyor bu coşkun akış yamrı yumrudan...
Mahmuz, baraj ve rıhtım eğilmekte acz işe,
Mermer, beton, demir yumuşar şimdi korkudan...
Destanların zamanı değilmiş zamanımız,
Devrin küçük hesapları varmış kuruntudan...
(1953 yılında yayınlanan şiirin tamamı gazete küpüründedir)
DEVRİN HESAPLARI...
"Devrin küçük hesapları çoğu zaman halkı felaketler karşısında çaresiz bırakmıştır. Olay sadece bu devrin hesapları ile ilgili değildir.
Devrin küçük hesapları adı üstünde her devirde hesap vardır ve her devrin kendine göre hesabı vardır... Ama bütün devirlerde hesabı görülen halktır.
Ve hatta bütün devirlerde hesabı halk öder.
Özelde Adanalı, genelde de ülkemin başına gelmiş bir felaket için bedel ödeyen bir sorumlu yoktur.
HAZRETİ TUĞYAN
O dönemde bentler, çok önemli idi. Beklenen sel gelmeden önce, bentlerde bir kırılma, çökme varsa tamir edilir böylelikle, taşkınların etkisi azaltılır. Bunda ne var? Söyleyelim efendim.
1931 yılının Kasım ayına gidiyoruz. Seyhan Nehri'nin kıyısında Şafak Kahvesi'nin altı ve üstünde bulunan setler yıkılmış ve hala onarılmamıştır. Eh, yeni yılın seli de beklenmektedir. Bu setin tamir edilmesi hayati derecede önemlidir.
Türksözü Gazetesi kamuya karşı sorumluluğunu yerine getirerek, bu setin tamir edilmesi için Su İşleri Müdürlüğüne başvurur. Aldığı cevap:
"Setin tamiri sorumluluk alanımızda değil"
"Kim sorumlu?"
"Adana Belediyesi"
Belediye Başkanı Turan Cemal Beriker'e gidilir. "Aman başkan, zaman başkan" Başkan mevzuata bakar:
"Yok, set bize ait değil. Zaten böyle bir ödeneğimiz de yok..."
Aman, zaman derken Nafia (bayındırlık) Müdürüne gidilir. Nafia Müdürü de:
"Kardeşim bu işin bizle hiç ilgisi yok. Su işleri ve belediyeye gidin.."
Sonuç, felaketin geleceğini herkes bilir ancak kimin önlem alacağı konusunda bir karar verilememiştir...
Daha ileride sonuç; Sel gelir, ortalığı yerle bir eder...
Halkımız da bunu bir kehanete bağlar: Adana selden, Misis yelden, Tarsus yılandan yıkılacaktır.
Peki, Adana neden selden?
Sellerin kısa tarihine bakacağız.
2. Bölümde
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.