Adanalı sanatçıdan pişmanlık itirafı
Salih Güney: En büyük pişmanlığım evliliklerim ve oynadığım erotik filmler
Hürriyet Gazetesi'nden Eda Solmaz'ın röportajı
Salih Güney, Yeşilçam’ın gözde jönlerinden biriydi. 100’ü aşkın Film çevirdi, dönemin en önemli aktrisleriyle kamera karşısına geçti. Güney, tiyatro sahnesinden film setlerine uzanan kariyerinin başlangıcını şöyle anlatıyor:
“Babam memur olduğu için Türkiye’yi çok dolaştık. Okula gitmeyi hiç sevmedim. Bursa Lisesi’ne giderken bir kütüphane keşfettim. Orada önemli yazarları okumaya başladım. Victor Hugo, Balzac, Sartre, Montaigne... Kitaplar hayal gücümü genişletti. Okul yerine kütüphaneye giderek devamsızlıktan kaldım. Sanatçı bir aileden geliyordum. Ailem ‘Bu çocuk okumayacak, konservatuvara hazırlansın’ dedi. Nitekim Ankara’da konservatuvar kazandım. Yatılı okuldu ama yine devamsızlıktan kaldım!”
Güney’i ilk tiyatro sahnesine çıkaran ise Haldun Dormen oluyor: “Okulun üçüncü sınıfında İstanbul’da halamın yanına geldim. Beyoğlu’nda dolaşırken tiyatro kritikleri yazan bir arkadaşıma rastladım. Bana ‘Haldun Dormen’in yönettiği yeni bir oyun var. Seni onunla tanıştırayım’ dedi. Şimdiki Ses Tiyatrosu’nun içindeki meşhur Dormen Tiyatrosu’na gittim. Haldun bana ‘Aşk Zinciri diye bir oyun oynayacağız, bir rol var. Başla ve bırakma. Sahneye çok yakışırsın’ dedi. 19 yaşında, o oyunla sahne hayatım başladı. O sene Haldun sinemaya girmek istedi. 1965 yılında ‘Bozuk Düzen’ filmiyle sinema kariyerime ilk adımı attım.”
İngilizcem iyi olmadığı için Amerika’da kariyer yapamadım
Salih Güney, Amerika’da yaşadığı dönem oyunculuk yapmak istiyor, fakat İngilizcesi iyi olmadığından tıkanma yaşıyor: “1969 yılında Amerikalılarla çevirdiğim film sırasında benimle 5 yıllık kontrat yapmak istediler. Fakat o sene kızım Ebru doğdu, teklifi kabul edemedim. 1980 yılında bir kız arkadaşım Amerika’da beni önemli bir prodüktörle tanıştırdı. Universal Stüdyoları’na gittik. Rollerime baktılar, ata biniyorum, suya dalıyorum, dağa çıkıyorum; benden etkilendiler. Beni Warner Brothers’a lanse ettiler. Oradan biriyle görüştüm. Hemen İngilizce öğrenmem gerektiğini belirtti. Sonra New York’a döndüm. Türkiye’de zaten şöhret olduğum için o kadar hırslanamadım.”
Oyuncu, “Egonuz sarsıldı mı?” sorusunu şöyle cevaplıyor: “İnan popülaritem yine aynıydı. Çok dikkat çekiyordum, özellikle İngiltere’de. Yine etrafım insanlarla doluydu.”
Güney, Türkiye’ye döndüğünde kariyerine kaldığı yerden devam ettiğini söylüyor: “Yönetmen Feyzi Tuna derdi ki ‘Yahu kardeşim sen trene istediğin yerde biniyorsun, istediğin yerde iniyorsun. Ben bir film çekmeyeyim, unutulurum.’ 1983’te Amerika’dan döndüğümde dönemin ünlü kadınları Hülya Avşar, Serpil Çakmaklı, Ahu Tuğba, Banu Alkan ile çalıştım. Popülaritem hiç bitmedi. Fakat ondan önceki jenerasyondan Türkan Şoray ya da Hülya Koçyiğit’in duygu dolu oyunculuğunu yakalayamadılar. Ben iki jenerasyonla oynadım. İlki daha duygusal, içten ve samimiydi. Sonraki jenerasyon da iyi oyuncu olmalarına rağmen o kadar samimi değildi…”
Ses Mecmuası’nın birinciliğini kabul etmedim
Salih Güney, “Haldun Dormen’in yenilikçi tiyatrosundan sonra Yeşilçam’a geçiş yapmak sizin için zor olmadı mı?” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Orhan Günşiray beni tiyatroda izlemiş ve çok beğenmiş. Tuncel Kurtiz’e ‘Salih’i Ses Mecmuası finallerine götür’ demiş. Ses’in yarışmasında 10 prodüktör jüridir. İsmi olmayan bir gençle 10 film ve 100 bin lira garanti iş ödülü verirler.
Tuncel’le matine suare arasında Acar Film Stüdyosu’ndaki seçmelere gittik. 7 finalist erkek, 7 finalist kadın vardı. Ben bunları beklemeyeceğimi, akşam oyunum olduğunu söyledim. Memduh Ün, ‘Biz sana birincilik versek seçimin sinema mı tiyatro mu olur?’ diye sordu. Ben de tiyatro deyip çıktım. Ardından oradaki prodüktörler tiyatro kulisime geldi, neden birinciliği kabul etmediğimi sordular.
Onlara ‘İleride şöhret olduğumda dergi kapağı çocuğusun desinler istemedim. Bir yere varacaksam oyuncu olarak varırım’ dedim.
Ses’in birinciliğini bir kez daha kabul etmedim. Beni mahvetti dergi. Yıllarca hakkımda kötü yazılar çıktı.
Fakat Memduh Ün beni unutmadı. Türkiye’nin ilk asi gençlik filmi ‘Yasak Sokaklar’ı çekerken ısrarla çağırdı. O zaman tiyatrodan 1 lira alıyorsam film bana 10 bin lira verecekti. Orada Yeşilçam’a merhaba demiş oldum.
Beni piyasaya James Dean gibi lanse ettiler. 1969 yılında Amerikalılarla ‘Paralı Askerler’ filmini çekerken tiyatroyu 25 yaşında bıraktım.”
‘Aşk-ı Memnu’da oynadıktan sonra tüm Türkiye tanıdı
Salih Güney, Halid Ziya Uşaklıgil’in unutulmaz eseri “Aşk-ı Memnu”nun TV dizisi uyarlamasında rol alınca tüm Türkiye’de şöhret olduğunu söylüyor:
“İlk Türk televizyon dizisi ‘Aşk-ı Memnu’yu çektik. Müjde Ar Bihter’i oynadı, bense Behlül’ü canlandırdım. Popülaritem bu sayede çok daha büyüdü. Televizyon tüm Türkiye’ye dağılınca herkes tarafından tanınır oldum. Şöhret başka bir boyuta geçti.
Behlül bıçak sırtı bir roldür. Ölçüyü biraz fazla kaçırırsan snop, züppe, şımarık olursun. Başka bir tarafa doğru oynarsan ahlaksız, yengesine sulanan bir adam olarak görülürsün. Ben o kadar güzel oynadım ki, Bihter kötü kadın oldu. Kıvanç Tatlıtuğ da hemşerim, o da güzel oynadı bu rolü.”
Oyuncu, diziden kısa bir süre sonra Amerika’ya taşınma nedenini ise şöyle anlatıyor:
“Diziyi 1975 yılında çektik ve 1976’da yayınlandı. Ben o sırada askere gittim. Sol ve sağ kapışmaları da aynı zamanda büyüdü. Yakın dostlarım Tuncel Kurtiz, Cem Karaca ve Tarık Akan’ı içeri aldılar. Bana ‘Senin de adın listede var’ dediler. Tezkereyi aldıktan hemen sonra yurtdışına gitmeye karar verdim.
Önce İsveç’e, sonra İngiltere’ye gittim. 1979’da Amerika’ya geçtim ve 1980’de darbe oldu.”
En büyük pişmanlığım evliliklerim ve oynadığım erotik filmler
Salih Güney şimdilerde Çeşme’de sakin bir hayat yaşıyor. 79 yaşındaki oyuncu, neler yaptığını şöyle anlatıyor: “Çeşme, son demir attığım yer. Spora gidiyorum, kitap okuyorum. Yurtdışına seyahat ediyorum devamlı. Mutluyum. Bir hanım arkadaşım var, 5’inci yılımıza girdik. Yoldaşız ve bir yaşam paylaşıyoruz. 1995 yılından beri de tarihi bölge temizliklerini yapıyorum. Liseli çocuklara bu bölgelerin tarihini anlatıyorum.”
Oyuncu beyazperdeden neden uzak kaldığını şöyle açıklıyor: “Pek cazip film teklifleri gelmiyor. Dizileri de süreleri çok uzun olduğu için istemiyorum. Güzel bir kariyerim oldu. Efsane ismi herkese yakıştırılmıyor. Benim rollerimi oynamak için ‘oyuncu’ olmak gerekirdi. Yerime herhangi biri gelmedi. Hiç rakibim olmadı.”
Güney, “Kariyerinize dair pişmanlıklarınız oldu mu?” sorusuna ise şu yanıtı
veriyor:
“İngilizce bilmemek en büyük pişmanlığım. İstemeden oynadığım erotik filmler de... O filmlerde çıplaklık ve erotizm vardı ama porno değildi. O dönem paraya ihtiyaç vardı, o yüzden yer aldım. Bir de evliliklerim... Keşke hiç evlenmeseydim.”
Salih Güney, 1983 yapımı “Haram” filminde Hülya Avşar’la kamera karşısına geçti.
Neredeyse her rolü
canlandırdım
Salih Güney, 70’lerde neredeyse her rolü canlandırdığını söylüyor: “Kötü adamı, romantiği, asiyi; her rolü oynadım. Rolü seversem, ayırmam. Yönetmenler çok iyi bir oyuncu olduğumu, eğer Hollywood’da olsaydım çok büyük star olacağımı söylerdi.” Oyuncu, Yeşilçam’daki kadın erkek dengesi hakkında “Erkekler ağır basıyordu. 1995 yılına kadar yüzde 60’ı erkekti. Denge çok bozulmadı” diyor. Güney, “Fatma Girik, Türkan Şoray, Filiz Akın ve Hülya Koçyiğit’le oynamanın bir jön için artısı ne oluyordu?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “İyi oyuncu ile oynarsan iyi olursun. Ben ‘Aşk-ı Memnu’da Müjde Ar’la oynamaktan da hep keyif aldım.”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.