Adana'da salgın günleri - 3 / 1895
Ahmak Valinin neden olduğu facia
1895 Kolera Salgını, ehil olmayan kişilerin yönetmesi nedeniyle Adana'da bir faciaya neden olmuştur. Faciaya neden olan ise "cahil ve ahmak" bir vali olan Faik Paşa idi.
Hastalık 1892'de Hindistan'da çıkıyor, hacılarla Adana'ya geliyor ve Adana yeterli önlem alamayınca komşu illere yayılma tehlikesi baş gösteriyor.
Komşu iller, yeterli önlem almayan Adana'ya karşı cephe alınca Koleranın merkezi bir anda Adana oluveriyor.
Devletin amacı, ilk kolera salgınında olduğu gibi, hastalığı Adana'da kontrol altına alıp, Anadolu'ya yayılmasını önlemekti.
Üstelik hastalığı önlemek için kurulan hastane, hastalığı önlemek bir yana, tertemiz bölgelere de yayılmasına neden oluyor.
BİLİNEN İLK BİLİM KURULU
O zamanlar Hıfzıssıhha'nın başında, bir Leh mültecisinin oğlu olan Charles Bonkowski adında doktor vardı. Bonkowski salgınla mücadele için hem Adana hem de Anadolu'da bir takım atamalar yaptı.
Öncelikli olarak, Çukurova'dan Anadolu'ya giriş kapısı olan Pozantı'da bir karantina merkezi kurdu.
Ardından, Adana’da yürütülecek olan mücadeleye destek vermek amacıyla kolera ile mücadelede yetkin bir isim olan Doktor Süleyman Gazale Efendi ile iki doktor ve birkaç gardiyandan oluşan bir sıhhiye heyetini gerekli tıbbi malzemelerle birlikte Adana'ya gönderdi.
Bu sırada inceleme yapmak üzere bölgede bulunan Sıhhiye Müfettişi Şerafeddin Efendi’ye
yardımcı olmaları için daha önce oluşturulmuş olan sıhhiye heyetlerinden Trabzon’da bulunan
müfettiş Jol Efendi ile tathir (temizlik) memuru Ali Efendi’yi Adana ve Sivas hududundaki Haçin (Saimbeyli) tarafına,
Eskişehir’de bulunan müfettiş Şehabeddin Efendi ile tathir memuru Pavli Efendi’yi Konya-Adana arasına,
Mamuretülaziz’de (Elazığ) bulunan Yorgi Deliyanidi Efendi’yi ise Maraş’a göndererek gerekli tedbirleri almalarını istemiştir.
Bunlara ilaveten Antalya’dan Doktor Ahmet ve Markovarditi Efendi ile Halep’ten Hasan Ali ve Beyrut’tan İliya Nesim Efendi’ye de Adana’ya giderek Şerafeddin Efendi’ye çalışmalarında destek olmaları talimatını vermiştir.
Ayrıca 7. Orduyu Hümayunun 55.Alayı 4. Taburunun doktoru olup Haçin (Saimbeyli) ile Cebelibereket’e bağlı Yumurtalık halkı ile bölgede bulunan askerlerden sorumlu olan sağ kolağası Mehmet Efendi’nin İstanbul’a dönme talebi ertelenmiştir.
Mehmet Efendi’nin talebinin ertelenmesi Haçin’in, Ankara ve Sivas’a geçiş noktasında yer alan önemli bir yerleşim yeri olmasından kaynaklanmıştır. Zira hastalık, adı geçen vilayetlere bulaşırsa çok geniş bir alana yayılarak binlerce kişinin ölümüne neden olabilirdi
Bunların yanı sıra şehremanetinden doktor görevlendirilmesi talebinde bulunulmuş,
doktor bulunamaması durumunda ise Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den bu sene diploma alanların gönderilmesi istenmiştir.
Krizin ehil olmayan kişiler tarafından yönetilmesinin en acı örneklerinden biri Adana'da yaşanmıştır.
"BUNAMIŞ BİR VALİ"
Tarsus'taki koleranın çok dehşetli olduğunu ve hastalığa yakalanan her 100 kişiden 83'ünün öldüğünü söyleyen Mağmumi, "İçel Valisi Ziya Bey'in zekası, çabası ve yerinde kararları şevkimizi azaltmıyordu. tarsus'ta kolerayı temizledik..."
Sonra Adana'ya gelen Mağmumi anılarında şöyle yazacaktı:
“…Tarsus koleradan temizlenince Adana’ya dönerek on gün kadar kaldım. Hastalık burayı da fena sarmıştı. Aynı azalmamış şevkle hayatımızı tehlikeye koyup çalıştıksa da sonuç alamıyorduk. Çünkü Tarsus’taki saygıdeğer Ziya Bey’in zekâsı, çabası ve etkinlikleri yerine burada Faik Paşa adındaki bunamış bir valinin cahilliği, ağırlığı girişimlerimizi sonuçsuz bırakıyordu.
Hele birkaç gün önce gelen ve öğleyin kaleme gider gibi handan çıkıp o gün hastalığa yakalananların ve ölümlerin sayısını merkeze haber vermekten başka bir iş görmeyen karantina müfettişinin valinin tarafını tutması, güçlükleri bir kat daha artırmakta idi..."
VALİNİN İNADI VE ARTAN ÖLÜMLER
İş sadece bununla kalmıyor, kolerayı önlemek için inşa edilmesi kararlaştırılan hastane, bir felaketin merkesine dönüşüyor. Nasıl mı Dr. Mağmumi anlatıyor:
"İstanbul, koleralılara özel baraka biçiminde hastane yapılmasına emir vermişti. Bunu kentin uzağında, yüksekçe bir yerde yapacak yerde tam kentin karşısında, nehrin kenarında ve su düzeyi ile aynı hizada ve yere inşaya, sözlü ve yazılı protestolarımıza rağmen karar verdiler. Vakti ki barakalar açıldı. O zamana kadar temiz kalan nehrin çıkışına kadar ki köyler ve bucaklara sularla hastalık bulaşarak binlerce kişiyi kırdı geçirdi…”(*)
Hastanenin Seyhan Kıyısına yapılmasıyla artıklar nehre aktı ve oradan da kolera mikrobu, temiz kalan kentin güneyine de bulaştı. Fazladan beş bin kişinin ölümüne yol açan bu beceriksizlik, halkın valiye öfkelenmesine neden oldu.
Merkeze'e şikayet edilen Vali Faik paşa azledildi. Şehirden çıkarken bir eşeğe ters bindirildi ve arkasından şu dörtlük söylendi:
"Yaşı, yüzü mütecaviz vali, / N’olur memleketin bunlarla hali!
Mülkün ihyasına bir meyyit (ölü) göndermişler, / Aferin iz’anına ey Bab-ı Ali!" (*)
Bazı kaynaklar Faik Paşa'nın cehaleti ve ahmaklığı sonucu, 5.000'den fazla insanın yaşamını kaydettiğini söylemektedir.
NAÇİZANE ÖNERİM
1895 Adana kolera salgını , bir krizin ehil olmayan kişiler tarafından yönetildiğinde, sonuçlarının ne kadar acı olabileceğine en tipik örnektir.
Öneriyorum: Şu an alınan önlemlerin değerini bilin. Hayatı ciddiye alıyorsanız şu an devletin aldığı kararları ciddiye alır, uygularsınız. Ve şu an şanslıyız. Şansınızı kendi elinizle itmeyin. Şu an salgın krizini, Faik Paşa'nın değil, Mağmumi'nin ruhu yönetiyor.
Kaynak: Kurtuluş Demirkol Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi'nin 36. say. .
(*) https://www.adanatabip.org.tr/adana-devlet-hastanesinin-traji-komik-kurulma-oykusu/
(1) Nolu Fot: Nuri Erbaz'ın Arşivinden Adana'nın Eski Fotoğrafları Grubu.
(2) Nolu Fot: Dr. Mağmumi. Haluk Uygur Arşivinden Adana'nu-ın Eski Fotoğrafları Grubu
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.