Adana Baro Başkanı Gökayaz'dan, Erdoğan'ın "istenmeyen adam" kararına tepki
“İstenmeyen adam kararı, siyasi, diplomatik ve hukuki sonuçları dikkate alınmadan aşırılığa kaçmış bir tepkidir.”
Adana Barosu Başkanı Av. Semih Gökayaz, Osman Kavala’nın serbest bırakılması çağrısı yapan 10 büyükelçi için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘istenmeyen adam ilan edilmeleri’ yönünde talimat verdiğini açıklamasını eleştirdi. Gökayaz, “İstenmeyen adam kararı, siyasi, diplomatik ve hukuki sonuçları dikkate alınmadan aşırılığa kaçmış bir tepkidir.” dedi.
Adana Barosu Başkanı Av. Semih Gökayaz, yaptığı açıklamada şunları söyledi:
2017 yılından bu yana tutuklu yargılanan Osman Kavala’nın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ‘derhal serbest bırakılması gerektiği’ yönünden karar vermesine rağmen halen tutuklu kalması nedeniyle ABD, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda’nın Türkiye büyükelçileri ortak açıklama yapmıştır. 18 Ekim’de yapılan ortak açıklamada “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyoruz." ifadesi kullanılmıştır.
Ortak açıklamayı yapan 10 büyükelçi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanlığı’na ‘İstenmeyen adam ilan edilmeleri’ talimatı verdiğini açıklamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamasında “Gerekli talimatı ben de Dışişleri Bakanımıza verdim. Ne yapması gerektiğini söyledim. 'Bu 10 tane büyükelçi bunların bir an önce istenmeyen adam ilan edilmelerini hemen halledeceksiniz' dedim. Zira bunlar, Türkiye'yi tanıyacaklar, anlayacaklar, bilecekler, bilmedikleri, anlamadıkları gün burayı terk edecekler." ifadelerine yer vermiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 4 yıldır tutuklu olan Osman Kavala için çağrıda bulunan büyükelçiler için ‘istenmeyen adam’ kararı uygulanması talimatı vermesi, siyasi, diplomatik ve hukuki sonuçları dikkate alınmadan verilmiş aşırılığa kaçmış bir tepkidir. Çünkü, öncelikle ‘istenmeyen adam’ uygulamasının önemli siyasi ve hukuki sonuçları vardır. Uluslar arası ilişkilerde son başvurulacak yöntemdir. Ancak Cumhurbaşkanı’nın sözleri özensiz ve olası ağır sonuçları dikkate alınmadan yapılmış bir açıklamadır.
Diğer yandan 10 büyükelçinin yaptığı açıklamada, 10 Aralık 2019’de AİHM’in Osman Kavala için verdiği ‘serbest bırakılması’ kararının uygulanmamasına vurgu yapılmıştır. Büyükelçiler, uluslararası hukukun gereğinin yapılması çağrısında bulunmuştur. Unutulmamalıdır ki Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa’nın ayrılmaz bir parçasıdır. AİHM kararlarının uygulanması, bir hukuk devleti olduğunu söylediğimiz Türkiye için uluslararası hukuk gereği zorunludur. Ancak siyasetin en ağır şekilde etkisi altıda olan yargı, ısrarla hukuksuzluğu sürdürmekte ve AİHM’in kararını uygulamamaktadır. Bu tutum, insanların mağdur edilmesinin yanı sıra adalete olan inancın azalması ve Türkiye’nin uluslararası arenada itibarının düşmesine de yol açmaktadır. Osman Kavala’nın yargılanması sürecinde Kavala’nın tahliyesine karar verilmiş ve fakat tahliye edilmeyerek hakkında başka bir soruşturma açılmış ve cezaevinden salıverilmeden yeni açılan soruşturma dosyasından yeniden tutuklanmak gibi hukuk tarihide eşine az rastlanır bir olayın öznesi olmuştur.
Başka bir boyutuyla da Cumhurbaşkanı’nın yaptığı bu aşırılığa kaçan diplomatik çıkış, ülkeye olan güveni azalttığı gibi uluslararası alanda da ülkemizi yalnızlaşmaya sürüklemektedir. Geldiğimiz zaman; birbirine entegre olmuş bir dünyada yaşanan olaylara karşı ülke ve dünya gündemi göz önüne alınarak daha makul ve ölçülü kararlar alma gereğini yaratmıştır. Ülkemizin geçtiği şu günlerde geniş halk kitleleri, yaşanan finansal gelişmelerin altında ezilmekte, yoksulluk derinleşmektedir. Bu ve benzeri durumlarda, ülkeyi yönetenlerin karar alırken ve açıklamalarda bulunurken çok dikkatli olmaları gerekmektedir. Ülke ekonomisinin sıkıntılarla boğuştuğu, dolayısıyla vatandaşların geçim sıkıntısı yaşadığı bir ortamda, siyasetçilerin sorunları daha da büyütecek tavırlar sergilemesi, kararlar alması ve açıklamalar yapması kabul edilemez.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aynı açıklamada ayrıca, yargılaması süren Selahattin Demirtaş için yargıyı etkileyecek sözler sarf etmiştir. Erdoğan konuşmasında “Bunlar terörist Selo ile beraber oldu. Bunlar da ar yok. Yasin Börü'yü öldüren Selo değil miydi? Bütün oradaki vatandaşları sokağa döken Selo değil miydi? Şimdi kalktılar, onu içeriden nasıl çıkarırız, bunun gayreti içerisindeler. Yargı ne diyorsa o. Çıkaramayacaksınız.” ifadelerini kullanarak, devam eden bir yargılama hakkında hüküm kurmuştur. Cumhurbaşkanlığı andında geçen Anayasaya, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye bağlı kalma yeminini yeniden hatırlatırız. Hukuk devletini koruma sorumluluğu olan bir devlet başkanının bu tavrı kabul edilemez. Konumu, durumu, kimliği, tabiiyeti ne olursa olsun bu ülkede herkesin adil yargılanma hakkı vardır. Adil yargılanma hakkına müdahalenin ötesine geçen yukarıda belirtilen açıklamalar Anayasa ile tarif edilen Cumhurbaşkanlığının görev ve sorumluluğu ile bağdaşmaz. Hukukun üstünlüğünün gerçekleşmesini sağlamak tüm yurttaşların görevi olduğu gibi en başta Cumhurbaşkanının görevidir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.