2020' ye girerken Türkiye
Yılın sonuna geldik. Hâlâ ülkemizde en önemli ve can yakıcı sorun ekonomi, enflasyon ve işsizlik odaklı 2020 yılı daha zor bir yıl olacak. Yeni kurulan partiler, ittifakların yapısını etkileyecek ve muhtemelen yıl sonunda seçim yapılması gündemdeki yerini alacak.
Türkiye, yeni yıla Kanal İstanbul tartışmalarıyla giriyor. Yeni bir inşaat projesi... Ancak öyle böyle değil 75 milyarlık bir bütçe gerektiren bir proje.
Türkiye'nin büyüme stratejisi, uzun süre tüketim ve inşaat üzerine gelişti. Öyle ki devletin harcadığı üç birim paranın ikisi inşaatlara ve tüketime gitti.
Tüketim ve inşaat yatırımlarının büyümeye, istihdama katkısı elbette oldu ancak hiç bir zaman beklenen olumlu gelişmeler olmadı. Kişi başı milli gelirimiz 10 bin doları buldu ancak o bandı aşamadı. Bugün 9.600 dolar civarında.
Oysa bu strateji: sanayi üretimi , inovasyon ve verimlilik odaklı olabilseydi, teşvik, destek ve kaynaklar üretime yönledirilebilseydi sonuçlar çok daha iyi olabilirdi. Kırılgan ve dış müdahalelere açık olan bu günki ekonomiminiz, aslında halkımızın beklentilerine cevap vermede yetersiz kalmıştır. İşsizlik, enflasyon ve 10 yıldır değişmeyen kişi başı milli gelir bunun önemli kanıtlarıdır.
Gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi verimliliği artırıcı, üretim odaklı olunabilseydi, inovasyona değer verebilseydi, herşey’ den önemlisi eğitim politikaları iyi bir meslek öğreticiliğini hedefleyebilseydi, verimliliği, beceriyi ortaya çıkarıcı ve destekleyici olabilseydi bugün kişi başı milli gelir çok çok artabilirdi. İşsizlik rakamları ve enflasyon düşebilirdi.
Türkiye siyasete ve hamasete kurban edilemeyecek kadar önemli günlerden geçiyor.
Kanal İstanbul çok güzel bir proje olabilir. Bilim insanları bu konuyu etraflıca tartışmalı ve gerekirse referanduma bile gidilmeli. Kanal İstanbul projesinin ; boyutu, maliyeti, dünyadaki önemi, çevreye etkisi, zamanlaması iyi ayarlanmalı. Öncelik sıralamalarına özen gösterilerek ekonominin rahatladığı bir dönemde yapılması da bir seçenek olarak düşünülebilmelidir.
Unutulmamalıdırki eğer seçimler zamanında yapılırsa, 5 milyon yeni seçmen ilk defa oy kullanacak. Yeni jenerasyonun en önemli önceliği özgürlükler, iyi bir hukuk düzeni, iş ve kariyer olanakları. Bu günlerde, bu saydığımız özellikleri yeterli bulmayan gençlerden her yıl ortalama 250.000 kişi yurt dışına gitmeyi tercih etmektedir. Öyleki bu tercihler liseyi bitirenlerin seviyesine inmiş, rakamlar korkutucu boyutlara ulaşmıştır.
Siyaset kurumunun işi kolay değil. Ancak Türkiye'nin geleceği de onların kararlarına bağlı. Önceliğimiz insan yetiştirme olmalıdır. Ancak bu şekilde sanayi, tarım, entelektüel üretim artabilir, daha verimli sonuçlar alınabilir.
Beyin göçü ilk kez lise seviyesine inmiş.
Türkiye'nin puanı en yüksek liselerinden mezun olan öğrencilerin çoğu yurt dışına gitmeye başlamıştır.
Alman Lisesi'nden mezun olanların % 94'ü yurt dışına gitmiş,
İstanbul Erkek Lisesi'nden yurt dışına gidenlerin oranı Türkiye'de kalanları geçmiş.
Galatasaray Lisesi'nden yurt dışına gidenlerin oranı ise % 32.6' ya ulaşmış,
Anadolu liselerinde ve hatta imam hatip liselerinde de benzer haberler alınmaktadır.
Gençlerde ahlak, değerler, vatana sadakat yerine; makam, para ve kariyerden oluşan bir gelecek tasavvuru oluşturduk. Geleceğimizi, değerlerine dost, daha adil, özgürlükçü, araştıran, üreten, yabancı dil bilen, iş ve kariyer olanakların sahip gençlerle donatmalıyız.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.