12 Ocak 1959, idealler ve CHP
Avukat Gazi Mengücek Çıtırık'ın makalesi
Değerli okuyucularıma sağlıklı, mutlu ve huzurlu geçirecekleri bir pazar günü diliyorum. Uzun süren yağmurlardan sonra yeniden güneşle buluştuk ama kış, ağır bir şekilde kendisini hissettirmeye devam ediyor. Hafta sonu ya da tatil olması nedeniyle siyasetten ya da ülke gündeminden uzak bir yazı yazmayı düşündüysem de 12 Ocak gününün , CHP tarihinde önemli ve özel bir yeri olması nedeniyle yine siyasi bir yazı yazmak zorunluluğundayım.
CHP : Cumhuriyet ile yaşıt, köklü, ideoloji ve uygulamanın zengin deneyimler kazandırdığı, içinden muhalif partileri de çıkartabilen büyük bir parti.Bu nedenle ülke tarihindeki gelişmeleri doğrudan yaşayan bir parti. CHP ;İdeoloji,program ve yetiştirdiği kadrolar ile ülke ve dünya siyaset tarihinde haklı yerini almayı başaran büyük bir siyasi örgütlenmedir. Tarihindeki zenginlik, uygulamalar ve deneyimlerle karşılaşılan sorunlara yanıtı çok rahat şekilde bulabilecektir yeter ki partinin tarihini iyi bilen ve bu gelişmeleri iyi özümsemiş yöneticiler eliyle yönetilmeyi sürdürebilsin.
12 Ocak 1959 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi 14.Kurultayını gerçekleştirmiştir. 1950 genel seçimlerinde “ Yeter Söz Milletindir “ sloganıyla Demokrat Parti iktidara geliyor ve CHP’nin yirmi yedi yıllık iktidarı sona eriyor ve gönül rahatlığıyla iktidarı devredebilme olgunluğunu gösteriyordu. 1954’de Demokrat Parti oylarını rekora taşıyor , yaklaşık yüzde elli yedi oy oranıyla 503 milletvekili çıkartırken, CHP ise yüzde otuz beşlik oy oranıyla 31 milletvekili çıkarabilecekti. Türkiye , 1957’de erken seçime gidecek ve Demokrat Partiye sandıkta ciddi bir uyarı geliyor ve oylarında ,on puanlık kayıp gerçekleşiyordu. Demokrat Parti yaklaşık yüzde kırk sekizlik oy oranıyla 424, oylarını arttıran CHP yüzde kırk bir oy oranıyla 178 milletvekili çıkarıyordu. Uygulanan seçim sisteminin, çoğunluk sistemi olduğunu ve bir oy fazla alanın tüm milletvekillerini çıkardığını hatırlatmakta fayda var.
1950’de yirmi yedi yıllık tek parti uygulamalarını eleştiren, demokrasinin kural ve kurumlarıyla işlemesi ve yasaklardan arınmış bir ülkenin oluşması için iktidara gelen Demokrat Parti, iktidara geldikten sonra verdiği bu sözleri unutacaktı ( Bu konu size bir çağrışım yaptı mı ? ), muhalefetteyken yakınılan konuları iktidarında düzeltmediği aksine 1957’den itibaren daha da baskıcı politikaları uyguladığı, yurttaşları, yargıyı,basını, üniversite ve siyasal partileri sindirmeye çalıştığı görülmüştür.
Cumhuriyet’in kurulduğu günlerden itibaren çok partili yaşamı gerçekleştirmeye çalışmış, bunun uygulama örneklerini de vermiş ve 1950’de iktidarı devreden Cumhuriyet Halk Partisi, demokrasinin nimetlerinden yararlanarak iktidara gelen ,demokrasiyi geliştirmek ve kurumsallaştırmakla yükümlü olan Demokrat Partinin bu amaçlarından uzaklaşması, eleştiriyi, protestoyu ve muhalefeti baskılaması karşısında CHP, rejimi demokratikleştirecek, demokratik gelişmeyi durduran, gerileten bütün antidemokratik yasa, usul,zihniyet ve uygulamanın kaldırılması mücadelesi veriyor ve 14.kurultayda bu doğrultuda geliştirilecek politikalarını , İlk Hedefler Beyannamesi olarak toplumla paylaşacaktı.
1924 Anayasasının değiştirilmesini, insan haklarına dayanan, temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan yeni bir anayasa yapılması ,anayasaya aykırı yasaların yasalaşmaması için Anayasa Mahkemesi kurulması, muhalefetin iktidarı denetleyebilmesi, meclisin yürütme üzerinde varlığını hissettirebilmesi yollarının güvenceye alınması, seçim yasasında yapılacak değişiklikler ile nispi temsilin uygulanması, çift meclis,seçim yasasında güvence ve eşitlik şartları sağlanarak, seçmen kütüklerinin güvenceye bağlanması, üniversite özerkliği, basının güvenceye bağlanması, halk egemenliğini, hukuk devletini, sosyal adaleti sağlayacak değişikliklerin yapılması talep ediliyor ve CHP’nin ilk seçimde iktidara geldiğinde bu değişiklikleri yaşama geçireceğinin taahhüdü kamuoyu ile paylaşılıyordu ve CHP’nin İlk Hedefler Beyannamesindeki düzenlemeleri, 1961 Anayasasında yerini alacaktı.
Muhalefetteyken nasıl bir ülke demokrasisi ve anayasa isteğini dile getiren CHP, iktidarında bu değişiklikleri nasıl yapacağını halka anlatıyor ve halkla paylaşıyordu.Yani seçmene öncekilerini açıklıyor ve iktidara talip olduğunu, ülkeyi yönetme isteğini ve bunun nasıl gerçekleşeceğini anlatan bir CHP vardı.
Merhum şairlerimizden Yahya Kemal Beyatlı, Deniz Türküsü Şiirini “ İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar “ mısrasıyla bitirmiştir. İnsanın hayallerinin olması, bunları gerçekleştirmek istemesi ve bunlar için yaşaması ayrı önem taşır. Yine ABD’nin insan hak ve özgürlükleri savunucusu Martin Luther King’in 28 Ağustos 1963’de yaptığı ve yaklaşık iki yüz bin insanın dinlediği , tarihi “ Bir Hayalim Var “ konuşmasıdır. Çekilen tüm acılara, artan şiddete ve ayrımcılığa karşın ABD’de bir gün iç barışın sağlanacağı,eşitlik ve özgürlüğün gerçekleşebileceğini anlatmaya çalışmıştır King. Yine 1961 Anayasasının getirdiği göreceli özgürlük ortamı, 1965 seçim sistemi ve TİP’in TBMM’ye girmesi ve dünyadaki ulusal bağımsızlık hareketlerinin getirdiği gelişmeler karşısında 1965’de CHP devlet partisi olmaktan uzaklaşmaya başlayacak ve Ortanın Solu hareketiyle ülkenin toplumsal katmanlarına açılabilmeyi başaracaktı. 12 Mart 1971 ara rejimine karşı çıkışın cılız kalması ve Nihat Erim Hükümetine üç bakan verilmesi üzerine merhum Ecevit, parti yönetimini ağır bir şekilde eleştirerek CHP Genel Sekreterliğinden istifa edecek ve CHP’deki statükocuların karşısında yenilikçi hareketi başlatacak ve bunu Mayıs 1972’deki kurultayda genel başkanlık ile taçlandırmayı başaracaktı. Devamında Ekim 1973 genel seçimlerine “ Ak Günlere “, “ Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen “, “ Toprak işleyenin, su kullananın “, kalkınmanın köyden başlayacağı Köykent projeleriyle gidilmiş, topluma bu başlık ve sloganlar ile değişimi sağlayabilecek heyecanı vermeyi başaracaktı Ecevit.
Sonuç olarak CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve parti yönetiminin artık durum tespit etme, yakınmaya dayalı bir anlayış ile değil, idealleri ve yaşama geçirmek istedikleri ütopyalarıyla toplumun karşısına çıkmaları, sorunların nasıl ve ne şekilde çözüleceğinin somutlaştırılmış politikalarını ortaya koymaları, seçmeni bunların gerçekleşebileceğine inandıracak güven ortamını sağlamaları zorunluluk halini almıştır.
CHP, topluma güven vermeyi başardığı, toplumsal katmanlara açıldığı, değişim ve dönüşümleri gerçekleştirdiğinde başarıya her zaman ulaşmıştır. CHP artık devleti kuran parti olarak değil, demokrasiyi kural ve kurumlarıyla işletecek, hukuk devletini, bireyin insan onur ve saygınlığına yaraşan asgari düzeyi sağlayacak sosyal devleti, birey -yurttaşın temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan, bunları genişleten, siyasi iktidarı kısıtlayan, yurttaşın refah düzeyini arttıran anlayışla yönetilmelidir.AKP ve beslediği basın ne der diyerek değil, ürkerek değil, dünya ve ülke gerçeklikleri, evrensel solun kazanımlarıyla, zengin tarihi ve deneyimleriyle yönetilmelidir.
Makalelerimi yazmada beni özendiren ve yardımlarını esirgemeyen değerli dostum Mustafa Özgür’e, Tanık Gazetesine ve siz değerli okuyucularıma yürekten teşekkürü borç bilirim. Selam ve saygılarımla.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.